Tüm Sağlık Bilgileri İçin Tıklayın

Google
 
**CİNSEL SAĞLIK**

31 Ekim 2007 Çarşamba

DELİ İNEK HASTALIĞI

DELİ İNEK HASTALIĞI
( BSE )
Bundan yıllarca önce Afrika da dış çevreden tamamen soyutlanmış bir yerli kabilesi vardı. Bu kabileyi diğer kabilelerden farklı kılan şey Ölülerini yeme adetleriydi. Bu kabilede sıkça yerlilerin tabiriyle "GÜLEN ÖLÜ" hastalığı görülüyordu. Bu hastalık daha sonraları bu kabilenin ölüleri yeme alışkanlıklarından vazgeçirilmeleri sonucu ortadan kaldırılmıştır. Bu Günkü Deli İnek hastalığının bildirilen ilk vakaları arasında yer alan bu olay oluşumu ve sonuçları açısından oldukça düşündürücüdür.
Gerçekte DELİ İNEK HASTALIĞI olan BSE ( Bovıne Spongiform Encephalopathy )’ nın halk arasında DELİ DANA hastalığı adıyla yayılmasının sebebi Türk toplumunda böyle bir deyimin olmasındandır.
DELİ DANA isminin bu hastalığı tanımlamaya yeterli olmamasının sebebi hastalık belirtileri gösterip ölen sığırların hemen hepsinin 2,5 yaşından daha yukarı yaşlarda ( danadan daha büyük ) olmasıdır.
SCRAPİE hastalığı ise 1846 yılında İngiltere’de yapılan bir laboratuar araştırmasında ortaya konan protein parçacıklarından oluşmuş PRION adı verilen özel bir yapıdır. Prion ne bir virus ne de bir bakteridir.
İneklere, SCRAPİE’li koyunların iç organlarından ve kemiklerinden hazırlanan yemlerden geçtiği varsayılmaktadır. Koyunlardaki SCRAPİE hastalığı ise 1887’den beri bilinen bir hastalıktır.
Diğer hayvanlara, özellikle kedi ve köpek gibi özel olarak yetiştirilen türlere de sığırların ve koyunların etlerinden hazırlanan mamalarla bulaştığı saptanmıştır.
İlk kez 1987 yılında, İngiltere’nin Surrey bölgesinde bir çiftlikte görülen çok ilginç ve öldürücü bir sığır hastalığının rapor edilmesiyle bu hastalıktan haberdar olunmuştur.
Daha sonra yapılan soruşturmalar bu sığır hastalığına ilk olarak 1987’de değil, tahminen1982 yılından itibaren İngiltere’de görülmeye başlandığını ortaya koymuştur. 1987 yılına gelinceye dek muhtelif çiftliklerde tahminen 100 dolayında sığırın bu hastalıktan öldüğü, fakat tek tük vakalardan ibaret olduğu için önem verilmediği, bilinen başka hastalıkların bir şekli gibi algılandığı anlaşılmıştır.
Bu hastalık İngiltere, İrlanda, İsviçre, Portekiz ve Fransa’da mevcuttur. Falk Adaları, Umman Sultanlığı, Almanya, Kanada, İtalya ve Danimarka’da da ithalat sonucu bu hastalık hala mevcuttur.
Hastalığa Yakalanmış Hayvanlarda Şu Belirtiler Gözlenir:
· Hayvan durgunlaşır, endişelidir, otlamaz ve bakışları sabit noktaya yönelmiştir.
· Sürekli kuyruk sallamak ve başı hareket ettirmek suretiyle sineklere karşı aşırı tepki gösterir.
· Dokunma ve ses uyarılarına karşı aşırı derecede duyarlıdır.
· Butlarda, boynun alt kesiminde ve omuz bölgelerindeki kaslarda istem dışı kasılmalar oluşur, yürüyüş düzeni bozulur.
Etken alındıktan 2-8 yıl arasında inekte bu belirtiler görülür. Son iki hafta içerisinde hasta hayvanda, saldırganlık, ayakta duramama, çıldırma derecesine varabilen davranış bozuklukları ve sonuçta felç meydana gelerek hayvanı çabucak ölüme götürür.
TEŞHİS VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ :
Ölen hayvanların beyin dokusundan alınan parçalarda sinir hücresi kaybı ve süngerimsi bir yapı görülür.
Henüz bu hastalığı teşhis edebilecek teknik ve bilimsel imkanlar yeterli düzeyde olmadığından hastalık Türkiye’de tam anlamıyla teşhis edilememekte ve bulgular havada kalmaktadır.
Tedavi mümkün değildir. Hastaların öldürülüp yakılmak suretiyle imha edilmesi gerekmektedir.
Deli İnek Hastalığı sonucu sığırlardan insanlara geçtiği sanılan üç hastalık vardır:
KURU HASTALIĞI :
Tüketilen et, salam, sosis gibi besinlerden bulaşan etken insanlarda davranış değişikliklerine yol açar.
CREUSFELD – JAKOP HASTALIĞI:
55-60 yaş üstündeki insanlarda milyonda bir görülür. Hafıza kaybı, koordinasyon bozukluğu, istem dışı kasılmalar ve beyin dalgalarında bozukluklar ( EEC ) gösterir. Hastayı 6 ay içerisinde öldürür.
GERSTMAN STRAUSSLER SENDROMU:
Çok seyrek rastlanır. Kalıtım yoluyla geçen sinirsel bir hastalıktır. İnsanlarda etken en çok beyin, omurilik, sinir uçları ve az olarak da karaciğer,dalak,böbrek, kemik yüzeyi ve kemik iliğinde görülür. İnsanlardan insanlara da bu hastalıkların bulaştığı görülmektedir. Özellikle organ nakilleri, ameliyat aletlerinin tam olarak sterilize edilememesi, hasta kişiden eşine cinsel yolla geçtiği görülmüştür.

GENÇ KALMANIN SIRLARI

GENÇ KALMANIN SIRLARI... İç Hastalıkları ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. M. Emin Dinççağ, sağlıklı yaşamın sırlarını açıkladı

MUAMMER AY

SAMSUN-Yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonuç olduğunu söyleyen Dr. Dinççağ, 'Yaşlanan insanın görmesi ve işitmesi azalır, vücudu ve mizacı değişir. Bu gibi yaşlanma belirtileri, yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Ancak, başarılı bir yaşlılık için elimizde imkanlar var. Bu imkanları iyi kullanırsak yaşam kalitemiz iyi olur. Dünyada ve ülkemizde bu konuda çok büyük para harcanmakta ve çok önemli çabalar sarf edilmektedir. Antiaging adı verilen bu çabalar sayesinde, hem görüntünün daha genç kalması hem de sağlıklı olmak mümkündür. Yaşlının kendi ayakları üzerinde durabilmesi, başka birine muhtaç olmaması için bu tür çabalar yapılmalı ve sağlık kurumları da bu çabalara destek vermelidir' diye konuştu.

Tıbbi kalitenin yükselmesi ile insan ömrünün uzadığını ifade eden Dr. Dinççağ, gelecekte dünyada ve ülkemizde daha çok yaşlı insanın olacağını kaydetti. Dr. M. Emin Dinççağ, 'Eğer yaşlı sağlığına gereken önem verilmez, şimdiden bu konuda yatırım yapılmaz ise yaşlılık sorunlara daha da artacaktır. Ülkemizde yaşlı bakımevlerinin sayısı çok az. Tüm Türkiye'de 19 huzurevi, 25 bakımevi bulunmaktadır. Özel kurumlar ile ülkemizde 187 yaşlı bakımevi vardır ve bu sayı son derece yetersizdir. Bugün bile bu sayının çok yetersiz olduğu ortadayken, gelecekteki yaşlı sorunlarının boyutları şimdiden hesap edilebilir. Özel sektöre, sivil toplum örgütlerine ve yerel yönetimlere bu konuda büyük görevler düşmektedir. Yaşlı sorunları ile ilgilenecek tıbbi elemanın yetiştirilmesi ve hastanelerde bu konuda kliniklerin açılması gerekmektedir' şeklinde konuştu.

Dr. M. Emin Dinççağ, 'Kalori kısıtlanmasının yaşlılığı geciktirdiği tıbben anlaşılmıştır. İnsanın boyu, kilosu ve yaptığı iş için gerekli olan gıdanın dışında gıda almaması, az yemesi yaşlanmayı durdurmaktadır. Sigara içmemek, alkol almamak, egzersiz yapmak, stresten uzak durmak genç kalmayı sağlayarak yaşlanmayı durdurmaktadır' ifadelerinde bulundu.

ANTI-AGING

Bilim adamlarının gençliği korumanın sırrını keşfetmek için uzun yıllardır yaptıkları yoğun araştırmalar sonucu yeni bir yöntem ortaya çıktı: Anti-Aging. Bu yöntemin hedefi, uzun yıllar gençliğinizi korumak ve fit kalmanızı sağlamak! Anti-Aging yöntemine göre, önemli olan ne kadar uzun yaşadığınız değil, bu yaşadığınız süreyi ne kadar kaliteli değerlendirdiğiniz! Artık şunu biliyoruz ki gençliği uzatıp yaşlanmayı geciktirmek mümkün. İnsan ömrü 125 yaş sınırlarını zorlayacak yakında. Hem de ileri yaşlarda, orta yaşlıların dinçliği ve zindeliğiyle! Bunu başarmak için yapmanız gereken, bilince dayalı sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek ve Anti-Aging uzmanı doktorunuzun önerilerini dikkate almak. Yaşlanmanın pek çok sebebi var, ama en önemli 3 faktörü büyük ölçüde kontrol edebiliriz: Serbest radikaller, hormonların azalması ve sağlıksız yaşam. Siz de bu faktörlere savaş açarak, uzun yıllar gençliğinizi koruyabilirsiniz.
SERBEST RADİKALLER
Nefes alıp verirken vücuda giren oksijen, aynı zamanda "serbest radikal" denilen, elektronlarını kaybetmiş zararlı maddelerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Serbest radikaller, buldukları dokularla birleşerek, onları, fonksiyonlarını yapamaz hale getiriyor. Bu etki 30 yaşında başlıyor, 40´lı yaşlarda artarak ilerliyor ve 50´li yaşlardan itibaren dramatik bir şekilde çoğalarak farkedilen bir yaşlanmaya ve pek çok hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Glikolizasyon ise konrolsüz şekilde inişler ve çıkışlar göstererek kan şekerinin ve insülinin dokulara zarar vermesine yol açıyor. Güçlü bir anti-oksidan sisteme sahip olmak, oksijene dayalı bir yaşam için en temel gereksinimdir. Tek hücreli organizmalar bile eğer serbest radikallere karşı savunma mekanizması geliştirmemiş olsalardı, hayatta kalamazlardı. Oksijenle yaşayan her organizma bu tehlikeyi etkisizleştirecek sistemlere sahiptir, ancak bunun etkili oluş derecesi büyük farklılıklar gösterir. Örneğin fareler serbest radikalleri durdurmada pek de iyi değildir. Bunların DNA’larının hergün maruz kaldığı serbest radikal hücumu insanlardakine oranla on kat daha fazladır. Fareler sadece birkaç yıl yaşarlar. İnsanlar bu açıdan daha iyi durumdadır. Biz daha uzun yaşıyoruz.
NE YAPMALI?
Bedenin serbest radikallerle savaşan üç grup savunma hattı vardır. 1. Birinci hatta enzim sistemleri yer alır. Bunlar DNA’da mevcut olan bilgilere göre beden tarafından üretilen moleküler araçlardır. Bu enzimler serbest radikalleri uzaklaştırır veya bunların “dikenlerini” köreltirler. 2. İkinci hatta, bedende üretilen çok çeşitli biyomoleküller yer alır;bunlar kendi elektronlarını vermek suretiyle serbest radikallerin elektron açlığını giderirler. Bu moleküller, hücre dışı serbest radikal etkisizleştiricileri olarak bilinir. Bunlar kendilerini feda ederek hücre içinde yaşamsal önem taşıyan moleküllere, onların olmak üzere bir elektron verirler. 3. Savunmanın son hattını besinler–bedenin dışardan hazır olarak aldığı maddeler- oluşturur. Bu takviye güçler de kendilerini feda ederek işlev görürler. Birinci gruptaki enzimler vücudumuzun doğal işleyişi içinde yer alırlar eğer dış etkiler sebebiyle (sigara, kirli hava soluma, stres yoluyla biriken toksik yük) yetersiz kalmışsa Bio-Oksidatif tedaviler sınıfına giren ozon/oksijen tedavisi gibi yöntemlerle takviye etmek gerekebilir. Bu enzimler, üçüncü grupta geçen ve dışardan hazır olarak alınan besinler ve kendilerini feda ederek etki gösteren biyokimyasal maddelerden (vitaminler gibi) bin kat daha etkilidir. Örneğin, E vitamini yırtıcı bir açlık içinde bulunan bir serbest radikali doyurmak için bir elektronundan vazgeçer ve böylece aslında kendisi bir serbest radikal haline gelir.

ŞARK ÇIBANI

ŞARK ÇIBANI
Şark çıbanı (Wright çıbanı, kutanöz layşmaniyazis) Leishmania tropica'nın insan derisinde oluşturduğu, bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Şark çıbanının pek çok sinonimi vardır. Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet çeşitli ülkelerde ve yayınlarda kullanılan isimlerin sayısını 70 olarak bildirmiştir. Her ülkede çeşitli yöresel isimlerle anılır. Örneğin yurdumuzda Antep çıbanı, Urfa çıbanı, Kayseri çıbanı ve yıl çıbanı gibi; dünyada da Halep çıbanı, Bağdat çıbanı, Nil çıbanı, Kahire çıbanı, Delhi çıbanı, ulkus tropikum gibi adları bulunmaktadır.Etyoloji:Hastalığın etkeni Leishmania tropicadır. Şark çıbanı için rezervuar özellikle kemirgenler (gerbiller) ve köpek, çakal, tilki gibi bazı evcil ve vahşi hayvanlar, nadiren insandır; vektör tatarcık, yakarca, çeti sineği gibi adlarla bilinen flebotomus türleridir. Flebotomuslar, en az %45-60 oranında nem bulunan ortamlarda yaşarlar ve geceleri kan emerek beslenirler.Hastalık infekte dişi tatarcıkların ısırması sonucu insanlara bulaşır. Bunun dışında cinsel ilişki ile, laboratuvarda inokülasyon şeklinde, kan transfüzyonuyla ve plasenta yoluyla geçiş de bildirilmiştir.L. tropicanın, var. major ve var. minor olmak üzere iki çeşidi vardır. L. tropica var. major kırsal bölgelerde hastalık yapar, kaynağı kemiricilerdir, özellikle yazın ve sonbaharda bulaşır; L. tropica var. minor şehirlerde hastalık yapar, ana kaynağı başıboş köpeklerdir, bütün yıl bulaşabilir.Parazitler insanda sadece deride hastalık yaparlar, iç organları etkilemezler. Hastalığın şiddeti ve gidişi kişinin direncine ve parazitin patojenitesine göre değişir. Lezyon genellikle vücudun açık kısımlarında, en çok yüz ve ekstremitelerde görülür.Epidemiyoloji:L tropica, tropikal ve subtropikal bölgelerde (Asya, Afrika, Avrupa, Orta ve Güney Amerika'da) yaygındır. Şark çıbanı özellikle Çin, Hindistan, Pakistan, İran, Kafkasya, Irak, İsrail, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerde olmak üzere toplam 80 ülkede endemik ve epidemik olarak görülmektedir. Dünyada Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilen olgu sayısı 20 milyondur, gerçek sayının bunun 4-5 katı olduğu sanılmaktadır. Bu sayıya her yıl 400.000 yeni olgu eklenmektedir.Türkiye’de ise özellikle Çukurova bölgesinde ve Güneydoğu illerimizden Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Gaziantep, Diyarbakır, Elazığ ve Malatya'da endemik olarak, diğer bölgelerde sporadik olarak görülmektedir. 1989-1995 yıllarında Sağlık Bakanlığı’na bildirimi yapılan olgu sayısı 20.000’dir.İnsanlarda şark çıbanına karşı bir doğal direnç yoktur, ancak çok seyrek olarak, endemik olduğu bölgelerde şark çıbanı çıkarmayan kişilere rastlanır.Yaş ve cinsiyetin bir rolü yoktur, bununla birlikte hastalık genellikle çocuklarda görülür. Bunun nedeni, endemik bölgelerde insanların, çocukluklarında infeksiyonu geçirmelerinden dolayı ileriki yaşlarda bağışık olmalarıdır.Şark çıbanında hastanın tam bağışık hale gelebilmesi için 1 yıl kadar süre geçmesi gerekir. L. tropica var. major, L. tropica var. minora bağışıklık verdiği halde; L. tropica var. minor, L. tropica var. majora bağışıklık vermez.Klinik:Şark çıbanı klinik olarak iki gruba ayrılır:1.Lokalize şark çıbanı 2.Jeneralize şark çıbanıa.Akut a.Diffüz-Kuru tip b.Layşmanid-Yaş tipb.Kronikc.Rezidivan

1.a.Akut şark çıbanı:-Kuru tip:Daha çok kentlerde görülür. Etken L.tropica var.minor, rezervuar daha çok köpek ve insandır.Kuluçka dönemi ortalama 1 yıldır. Kuluçka döneminin sonunda flebotomun ısırdığı yerde 2-3 mm çapında, kahverengi-kırmızı renkte bir papül oluşur, papül yavaş yavaş büyür, alttaki dokulara infiltre olarak bir nodül haline geçer, nodül 1-2 cm çapında, sert, yüzeyi parlak, kırmızı-morusumsu renktedir, üzerinde hafif bir deskuamasyon vardır. Zamanla ortada bir ülserasyon gelişir, ülserasyonun üzeri sert bir krutla örtülür. Buraya kadar geçen süre 6 aydır. Ülserasyonun üzerindeki krutun kaldırılması zordur, kaldırıldığında alt yüzünde uzun çıkıntılar görülür; buna Hulusi Behçet'in çivi belirtisi veya sign de clou adı verilir. Çivi belirtisini meydana getiren epitelyal uzantılardır; bu uzantılarda paraziti bulmak kolaydır. Ülsere lezyon, ortalama 1 yıl sonra sikatris bırakarak iyileşir. Böylece hastalık 1,5 yıl kadar sürmüş olur.Lezyon genellikle tektir; ağrısızdır, sekonder infeksiyon gelişirse ağrı olur. Histopatolojik incelemede tüberküloid yapı ve bol parazit izlenir.

-Yaş tip:Daha çok kırsal bölgede görülür. Etken L.tropica var.major, rezervuar daha çok kemiricilerdir. Kuluçka dönemi 1-4 haftadır. Hastalığın seyri daha hızlıdır. Kuluçka döneminin sonunda, inokülasyon yerinde kırmızı, ağrılı, ödemli bir papül oluşur, daha sonra çapı 1-2 cm’ye ulaşan bir nodül halini alır, nodül daha sonra ülsere olur, ülserasyon genişler, 3-6 cm çapa ulaşır. Kenarları düzensizdir, çevresi konjesyonludur, ağrılıdır, üzeri krutlanır. Buraya kadar geçen süre 2-3 aydır. Lezyonun yakınında lenfanjit gelişir. Ülserasyon 4-5 ay sonra sikatrisle sonlanır. Böylece hastalık 6-8 ay kadar devam etmiş olur.Lezyon genellikle çok sayıdadır; ağrılıdır, çevresinde satellit lezyonlar ve ödem vardır. Histopatolojik incelemede birkaç parazit ve nadir tüberküloid yapı görülür. Olguların çoğunda lenfadenopati gelişir.


Tablo: Şark Çıbanının Yaş ve Kuru Tipleri Arasındaki Farklar

Kuru tip Yaş TipEtken L.tropica minor L.tropica majorYerleşim Kentsel KırsalRezervuar İnsan ve köpek Kemiricilerİnkübasyon 1 yıl 1-4 haftaBölge Ekstremite, yüz Ekstremite, yüzLezyon Yavaş büyüyen,ülserleşen nodül. Çok sayıda, ülserleşen Satellit lezyon ender. nodüller, satellit lezyonlar.Mevsim Tüm yıl boyu Haziran-Ekim arasıPatoloji Tüberküloid yapı,çok parazit Birkaç parazit,ender tüberküloid yapıİmmünite Reinfeksiyondan korur. Reinfeksiyondan ve L.tropica minor infeksiyonundan korur.

1.b.Kronik şark çıbanı:Hastalık yaşlılarda kronikleşerek, yıllarca sürebilir. Lezyon eritemli, infiltre plak halindedir. Bölgesel LAP, drenaj ve akıntı yoktur; kronik, ağrısız bir seyir gösterir.1.c.Rezidivan şark çıbanı:Şark çıbanı sikatrisi çevresinde, iyileşmeden sonra, küçük, kırmızı-kahverengi, kahverengi-sarı papüllerin gelişmesi ile karakterlidir. Bu papüller birleşerek lupus vulgarise benzer bir görünüm alırlar ve plak oluşturular. Lezyonlar, çoğunlukla yaz aylarında kötüleşir, ülserleşebilir.Lezyonlarda parazit nadir olarak bulunur. Lezyonlar yıllarca sürer, genişler ve sonunda sikatris bırakarak iyileşirler.Rezidivan lezyonlar parazitin türüne karşı özel bir reaksiyon değildir, konağın reaksiyonuna bağlıdır.

2.a.Diffüz şark çıbanı:Şark çıbanının lepraya benzer generalize formu, Orta ve Güney Amerika, Etyopya ve Japonya’da görülür. Lezyonlar ülsere olmayan nodüllerdir. Lokal olarak yayılırlar ve derinin geniş alanlarını tutarlar.2.b.Layşmanid:Layşmanidler, primer odaktan uzak yerlerde, özellikle bacaklarda papül ve nodüller şeklinde görülürler. Lezyonlarda parazit bulunmaz. Bunlar, parazitlere karşı ortaya çıkan allerjiden gelişirler. 2-3 ayda spontan olarak iyileşirler.

Tanı:1.Klinik görünüş,2.Coğrafik anamnez,3.Layşmanin (Montenegro) testi: Test materyali 0.1 cc intradermal olarak enjekte edilir. Pozitif reaksiyonlarda 48-72 saat sonra bir nodül ve çevresinde 1-2 cm çapında eritem gözlenir.4.Laboratuvar bulguları: En doğru tanı, laboratuvar incelemeleri ile konur. a.Lezyondan alınan materyalde parazitin görülmesi kesin tanı koydurur. Parazit, pastör pipeti ile lezyonun kenarından alınan serözitede veya kruttaki çivi belirtisi uzantılarından ya da kanatmadan küçük bir insizyonla lezyonun kenarından alınan biyopsi materyalinde, Giemsa veya hematoksilen eozin ile boyanarak aranır.b.Kültür metodları ayırıcı tanıda yardımcı olur. Antibiyotikli NNN (Novy-Mc Neal-Nicolle) besiyerinde kültürü yapılır.c.Serolojik yöntemler kullanılabilinir:-İndirekt floresan antikor testi (İFAT),-Hemaglütinasyon testi,-Kompleman fiksasyon testi (CFT),-Enzyme-linked immunoabsorbent assay (ELİSA).4.Histopatolojik inceleme ayırıcı tanıda yardımcı olur.

Ayırıcı tanı:1.Fronkül2.İmpetigo3.Diğer pyojenik infeksiyonlar4.Bazal hücreli karsinom5.LE6.Işık reaksiyonları7.Sifiliz8.Lepra9.Deri tüberkülozu10.Pyoderma gangrenozum11.Rinofima12.Böcek ısırmasıKomplikasyonlar:Sikatrisin yaptığı estetik bozuklukların yanısıra, fonksiyonel bozukluklar da ortaya çıkabilir: Ektropiyon, ağız hareketlerinin kısıtlanması, eklem hareketlerinin kısıtlanması,vb.Lenfanjit, adenit, erizipel, flebit, tetanus, piyoderma; sikatris üzerinde gangren, epitelyoma, tüberküloz gelişebilir.

Tedavi:Şark çıbanında bağışıklık, en erken 3 ay sonra geliştiği için, tanı daha erken konsa bile, tedavi için acele edilmemeli, bağışıklığın gelişmesi beklenmelidir. Aksi takdirde kronik rezidivan tip ortaya çıkabilir.Tedavide kullanılan ilaçlar ve yöntemler şunlardır:1.Antimon bileşikleri:-Glukantim -Pentostam -Fuadin2.Diamidine bileşikleri:-Pentamidin -Stilbamidin 3.Antimalaryal ilaçlar: -Mepakrin -Klorokin 4.Kryoterapi 5.Elektrokoterizasyon6.Radyoterapi7.Argon lazer8.İmmünoterapi-BCG-BCG+Layşmanya antijeni-Gamma interferonGamma interferon+antimon9. Diğerleri:-Metranidazol -Amfoterisin-B-Rifampisin-İzoniyazid-Ketokonazol-İtrakonazol
Korunma:Şark çıbanında savaş, infeksiyonlara, kaynak hayvanlara ve flebotomlara karşı önlemler alınarak yapılır. Son yıllarda, hastalığa karşı aşı geliştirilmesi ile ilgili çalışmalardan olumlu sonuçlar alındığı bildirilmektedir. Ancak geliştirilen bu aşıların koruyucu etkinlikleri henüz tam olarak bilinmemektedir.Bazı bölgelerde bebeklerin kalçalarına, hastaların lezyonlarından alınan materyal inoküle edilerek infeksiyonun gelişmesi sağlanmakta ve olası bir infeksiyona karşı bağışıklık oluşturulmaktadır.Ülkemizde hastalığın endemik olarak görüldüğü bölgelerde, GAP tamamlandığında, ortama nemin de eklenmesiyle flebotomuslar lehine ekolojik dengede bozulmalar olabilecek ve olgu sayısında patlamalar ortaya çıkabilecektir.

HİPER AKTİF

HİPER AKTİF
Her 30 çocuktan birinde görülebilen hastalık, tedavi edilmezse suç isleme, alkol ve uyuşturucu kullanma eğilimini artırıyor... Çocuklarda, "dikkat eksikliği ve hiperaktivite'nin önemli bir problem olduğu, başarısızlık yanında suç işleme, alkol ve uyuşturucu kullanma eğilimini artırdığı, bu nedenle ebeveynin duyarlı olması gerektiği bildirildi.
Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü.) Tıp Fakültesi Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Baskanı Prof.Dr.Ayşe Avcı, yaptığı açıklamada, aşırı hareketlilik, saldırganlık, tutarsızlık, hayal kurma, dalgınlık, sakarlık ve çevreyle iletişim kurmada güçlük gibi belirtileri bulunan "dikkat eksikliği ve hiperaktivite'nin her 30 çocuktan birinde görüldüğnü belirtti.
Gelişimsel bir problem olan erkeklerde kızlara oranla 3-4 kat daha fazla Rastlandığını belirten Prof.Dr. Avcı, tedavi edilmediğinde, bu çocukların yüzde 40'ının 16 yaşına gelmeden birr adi suça karışabildiklerini, yüzde 52'sinin alkol ve uyuşturucu alışkanlığı edindiklerini, yüzde 30'unun ise başarısızlık sonucu eğitimine devam edemediklerini söyledi.

Kolesterol Nedir

Kolesterol Nedir ?, Kimler Risk Altında ?
Kolesterol nedir? Kolesterol yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, seks hormonu....), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (arteriyoskleroz) yol açar. Arteriyosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum... gibi maddeler de birikir. Toplumda arteriyoskleroz için damar sertliği, damar kireçlenmesi gibi ifadeler de kullanılmaktadır.Damarlar tüm vücutta yaygın olarak bulunur ve kalp, beyin, böbrek... gibi organlara kan taşıyarak bu organların görev yapmasını sağlar. Kolesterol hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin; kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) kolesterol birikimi olursa göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.
İyi kolesterol-Kötü kolesterol Kolesterol, yağımsı bir maddedir. Normal koşullarda, yağ suyun içinde çözünmez. Kolesterol de su özelliklerini taşıyan kanda normal koşullarda çözünmez. Kolesterol, kanda çözünmesi ve taşınması için karaciğerde bir protein ile birleştirilir (paket edilir). Bu kolesterol ile protein birleşimine lipoprotein adı verilir. Değişik tipte lipoproteinler vardır:1.LDL (low density lipoprotein, düşük yoğunluklu lipoprotein): Kötü huylu kolesteroldür.2.HDL (high density lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein): İyi huylu kolesteroldür.HDL ve LDL kolesterolden başka lipoproteinler de vardır. Yağ metabolizması bozukluğu olan hastaların yaptırdığı diğer bir kan incelemesi de trigliserid ölçümüdür. Trigliserid de kolesterol gibi kanda çözünen bir yağdır. Kan trigliserid düzeyi ile arteriyoskleroz arasındaki ilişki kolesterol kadar belirgin değildir.
Yüksek kolesterol nedir? Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risk taşır. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. 20 yaşın üzerinde Kan kolesterol düzeyi 200 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir. 200-239 mg/dl arası sınırda yüksek’tir. 240 mg/dl'nin üstü ise yüksektir. Kan LDL-kolesterol düzeyi 130 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir. 130-159 mg/dl arası sınırda yüksek’tir. 200 mg/dl veya LDL-kolesterol>130 mg/dl veya HDL-kolesterol <35>RİSK FAZLADIR HDL-kolesterol yükseldikçe risk azalır. Ortalama HDL-kolesterol düzeyi kadında 55 mg/dl ve erkekte 45 mg/dl’dir yani kadınlar bu yönden daha şanslıdır.
Kan trigliserid ölçümüne göre sınıflandırma
<> Normal 200-400 mg/dl ----> Sınırda yüksek 400-1000 mg/dl ----> Yüksek > 1000 mg/dl ----> Çok yüksek
Kanda kolesterolün yüksek olması bir yağ metabolizması bozukluğudur. Yağ metabolizması bozukluğundan şüphe edilen bir hastada yapılması gereken kan alınarak öncelikle kolesterol, LDL-kolesterol, HDL kolesterol ve trigliserid düzeyi ölçülmesidir. Tedaviye karar vermeden önce bu değerler en az 2 kere ölçülmelidir.Tedavi düzenlenirken öncelikle LDL-kolesterol düzeyleri temel alınmalıdır.
Kolesterol niye yükselir? Kanda kolesterol düzeyini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerin bazıları önlenebilir niteliktedir. Bunlardan bazıları: 1.Kalıtımsal Faktörler 2.Gıdalar 3.Şişmanlık 4.Stres
gibi faktörler kolesterolü ve kötü huylu kolesterolü yükseltir.Düzenli egzersiz iyi huylu kolesterolü yükseltir ve kötü huylu kolesterolü azaltır.60-65 yaşa kadar yaşla birlikte kolesterol düzeyi artar. Kadınlarda menopozdan sonra kolesterol düzeyi artar.
Kolesterol yükselmesine yol açan hastalıklar Bazı hastalıklarda kolesterol düzeyi yükselir. Bu hastalıkları ikiye ayırarak incelemek mümkündür: 1.Kalıtsal yağ metabolizması hastalıkları A.Hipotiroidi: Tiroid bezinin yetersiz çalışması. B.Karaciğer hastalıkları C.Nefrit: Böbreğin mikrobik olmayan iltihabi hastalıkları D.Şeker hastalığı E.Şişmanlık F.Bazı ilaçlar 2.Diğer hastalıklar
Kolesterolün önemi nedir? Kalp ve damar hastalıkları Türkiye'de ve diğer ülkelerde ölüm ve kalıcı sakatlıklara yol açan yaygın sorunlardır. Türkiye’de 6 milyon kişide kan kolesterol düzeyi sınırda yüksek (200-239 mg/dl) ve 2 milyon kişide yüksektir (240 mg/dl). Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıkları ilk sıradadır ve yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, şişmanlık gibi sorunların düzeltilmesi ile bu ölümler önlenebilir veya geciktirilebilir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü kalp ve damar hastalıklarını 1 numaralı insanlık düşmanı ilan etmiştir.Kalp ve damar hastalıklarını kolaylaştıran faktörlere kardiyovasküler risk faktörleri adı verilir. Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risktir ve kolesterol yüksekliği bir kardiyovasküler risk faktörüdür. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip hastalarda kalp krizi, felç, damar tıkanması, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı daha fazladır.
Kardiyovasküler Risk Faktörleri Kolesterolü yüksek hastalarda, kardiyovasküler risk faktörlerinin değerlendirilmesi ve mümkünse değiştirilmesi, tedavinin temel noktalarından birisidir. Kolesterolü yüksek hastalarda, kolesterol yüksekliği dışındaki kardiyovasküler risk faktörlerine de sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörlerinin düzeltilmesi ile kardiyovasküler kalıcı hasar ve ölüm riski kesin olarak azaltılır. Aşağıda kardiyovasküler risk faktörleri özetlenmiştir: Hipertansiyon Lipid (yağ) metabolizması bozukluğu, Kolesterol yüksekliği Sigara Diyabetes mellitus (şeker hastalığı) Şişmanlık Fiziksel aktivite azlığı ve sedanter yaşam Yüksek hematokrit (kanda çok fazla hücre bulunması) Artmış trombojenik faktörler (kanı pıhtılaştıran faktörler ) İleri yaş Erkek cinsiyet Aile öyküsü Tip A kişilik yapısı (mükemmeliyetçi, obsesif hırslı ve gergin kişilik) Östrojen eksikliği Alkol yoksunluğu (alkol bağımlılığı) Fibrinojen yüksekliği Ürik asit yüksekliği Lipoprotein (a) Belirgin beyin, kalp, böbrek veya damar hastalığı
Hipertansiyon, her yaş, cins, ırk için önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür ve hem büyük hem küçük tansiyonun yükseldikçe kardiyovasküler risk artmaktadır. Hipertansiyon tedavisi ile kardiyovasküler risk azalmaktadır.
Lipid (yağ) metabolizması bozuklukları, majör ve düzeltilebilir kardiyovasküler risk faktörlerinden birisidir. Yapılan tüm büyük çalışmalarda serum kolesterol düzeyi ile kardiyovasküler risk arasındaki ilişki gösterilmiştir. HDL-kolesterolün düşüklüğü de bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Diyetin kolesterol içeriği ile kardiyovasküler risk arasında da doğrudan ilişki vardır.
Şişmanlık ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki birçok çalışmada gösterilmiştir. Ancak şişman hastalarda, hipertansiyon, fiziksel aktivite azlığı, diyabetes mellitus (şeker hastalığı) ve lipid metabolizması gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerine da daha sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörler, şişmanlığın bağımsız etkisini maskeleyebilir.
Günümüzde şişmanlık tanım ve sınıflandırmasında beden kitle indeksi kullanılmaktadır.Beden kitle indeksi=Beden ağırlığı(kg)/Boy(m)2 formülü ile hesaplanır.Örneğin vücut ağırlığı 85 kg, boyu 1.74 m olan bir insanda;Beden kitle indeksi=85/1.74x1.74=28’dir.Beden kitle indeksine göre kilo durumu aşağıda özetlenmiştir.<18.5>40 Tehlikeli şişmanYukarıdaki örnekteki kişi gürbüzdür.
Beden kitle indeksinizi hesaplayınız.
Yetersiz egzersiz kardiyovasküler riski arttırır. Öte yandan sedanter yaşam, kan şekeri, kolesterol ve kan basıncı kontrolunu zorlaştırır. Düzenli egzersiz yapanlarda, koroner arter hastalığı riski de azalır.
Diyabetes mellitus (şeker hastalığı) iyi bilinen bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Ayrıca diyabetik hastalarda lipid (yağ) metabolizmasi bozuklukları, hipertansiyon, şişmanlık gibi diğer kardiyovasküler risk faktörleri de sıktır.
Sigara, koroner arter hastalığı sıklığını arttırdığı gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin etkisini de arttırır. Sigara içimi, Türkiye'deki en önemli sağlık problemlerinden birisidir ve ne yazık ki kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Sigaranın bırakılması ile koroner arter hastalığı riski azalır ve bu azalma 12 ay sonra en belirgin hale gelir.
Tip A kişiliğine sahip kişiler, mükemmeliyetçi, obsesif, hırslı ve gergin bir özellik sergilerler.
Yüksek kolesterolün vücuda verdiği zararlar Kanda aşırı miktarda bulunan kolesterol yavaş yavaş (yıllar içinde) damar duvarında birikir. Bu birikim sonucu o damarda daralma, tıkanma ortaya çıkar. Bu durum bir su borusunda pisliklerin birikmesine benzetilebilir. Kolesterol hangi damarda birikmişse o damarla ilişkili sorunlar ve hastalıklar ortaya çıkar.Kolesterol yüksekliğinde belirti ve bulgular çoğu zaman ani kolesterol yükselmesine bağlı değildir, uzun süreli kolesterol yüksekliğinin damar duvarında kolesterol birikmesine yol açmasının sonucudur. Yani kolesterolünüz şu andaki değerinin 2-3 katına yükselse ve 3-4 saat yüksek kalsa size bir zararı olmaz. Asıl sorun sizde daha önce uzun süreli kolesterol yüksekliği olmasıdır.Kalbi besleyen damarlarda (koroner arter) kolesterol birikimi bu damarlarda tıkanma ve daralmanın sonucu göğüs ağrısı, kalp krizi ve kalp yetmezliği gibi sorunlara neden olur. Bunların sonucu hasta koroner by pass ameliyatı (cerrahi olarak darlığın ortadan kaldırılması) veya anjiyoplasti (balonla daralmış koroner arterin genişletilmesi) işlemine ihtiyaç duyabilir.Beyini besleyen boyun damarlarında kolesterol birikimi olması felçlere, konuşma bozukluklarına, dengesiz yürümeye, bilinç kaybına yol açar.Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.Ana atardamarda (aort) kolesterol birikimi de tehlikelidir. Buradan kopan kolesterol birikintileri daha küçük damarları tıkayarak çok değişik sorunlara yol açabilirler: Bağırsağı besleyen damarları tıkayarak bağırsak ölümüne, göz damarlarını tıkayarak körlüğe, bacak damarlarını tıkayarak gangrene... yol açabilirler. Kolesterol yüksekliğine bağlı sorunlar ortaya çıktığı zaman hasta geç kalmış olabilir; bu nedenle kolesterol yüksekliğini önlemek, yükselmişse düşürmek çok önemlidir. Kolesterol-yüksek tansiyon ilişkisi Kolesterol ve yüksek tansiyon arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Yani kolesterol yüksekliği yüksek tansiyona, yüksek tansiyon kolesterol yüksekliğine yol açmaz. Ancak ikisinin hedefi ve zarar verdiği organ aynıdır: Kan damarları. Yüksek tansiyon kan damarındaki basıncı yükselterek aşınma, yırtılmalara neden olur. Bu durum su borusu içindeki basıncın artmasına bağlı sorunlara benzetilebilir. Yüksek kolesterol de damar duvarında kolesterol birikimine yol açarak damarlarda daralma, tıkanmalara yol açar. Yüksek tansiyon ve kolesterol yüksekliği kan damarına diğerinin verdiği zararın şiddetini arttırır ve ortaya çıkmasını çabuklaştırır. Bu nedenle hem kolesterol yüksekliği hem de yüksek tansiyon tedavi edilmelidir.

26 Ekim 2007 Cuma

Göz Sağlığı

Katarakt nedir: göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi olup en sık sebebi yaşlılıktır. Hastanemizde en çok yapılan ameliyat katarakt ameliyatı olduğundan katarakt teşhis ve tedavisindeki tüm gelişmeler en kısa zamanda hizmetinize sunulmaktadır. Yapılan göz muayenesi sonucunda katarakt tanısı konulmuş hastalarımız Katarakt Biriminde LOCS III sistemine göre sınıflandırılır. Hastanın ameliyatında kullanılacak olan mercek ülkemizde ilk kez kliniğimizde kullanılan IOL master cihazıyla hassas olarak saptanır.
Astigmatizma ve pakimetrik ölçümler orbscan ile yapılır. Kliniğimizde katarakt ameliyatları Prof.Dr. Mahmut Kaşkaloğlu ve ekibi tarafından iğnesiz, dikişsiz Fakoemülsifikasyon yöntemiyle yapılır. Ortalama ameliyat süresi 6-10 dakika olup hastalar ameliyat sonrasında evlerine gidebilirler.
KATARAKT AMELİYATI HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR
· Ameliyatı kim yapıyor? Hastanemizde katarakt ameliyatları Prof. Dr. Mahmut Kaşkaloğlu ve ekibi tarafından yapılmaktadır. Hastanemizde çalışan tüm göz hastalıkları uzmanları katarakt konusunda geniş tecrübe sahidirler.
· Katarakt Ameliyatı hangi yöntemle yapılıyor? Fakoemülsifikasyon yöntemi ile ( halk arasında lazer olarak biliniyor), iğnesiz (damla ile uyuşturularak) ve dikişsiz yapılıyor, göz içine lens ( mercek) yerleştiriliyor.
· Katarakt Ameliyatı ne kadar sürüyor? Ameliyat süresi kataraktın yoğunluğuna ve tipine göre değişmekle birlikte ortalama 10 dakikadan kısa sürmektedir. Ancak ameliyat öncesi göz hazırlığı ve ameliyat sonrası dinlenme süreleri dahil olmak üzere 3-5 saati hastanemizde geçirmeniz gerekmektedir. Refakatçinizin de 3-5 saat bekleyeceğini bilmesi, bu süre için kendini önceden ayarlaması çok önemlidir.
· Ameliyattan önce hastanede hangi işlemler yapılacak? Ameliyat günü siz verilen saatte hastanemize başvurduğunuzda 4. kata alınacaksınız. Görevli hemşire sizi bilgilendirecek, damlalarınızı koyacak, tansiyonunuzu ölçecek ve emniyet için damar yolu açacaktır. Anestezi doktorumuz gerekirse sizi tekrar muayene edecektir. Bu arada size okuyup imzalamanız için ameliyat muvafakat formu verilecektir. İşlemler sürerken bir yakınınızın muhasebeye uğrayıp gerekli ödemeyi yapması istenecektir. Anlaşmalı kurum mensubuysanız yine bazı işlemler yapılacaktır. Göz hastalıkları uzmanı ameliyattan evvel sizi muayene edecektir.
· Ameliyatta ve sonrasında acı, ağrı duyacak mıyım? Hastaların büyük bir çoğunluğu ameliyatta herhangi bir ağrı olmadığını ifade etmektedirler.
· Katarakt Ameliyatı sonrasında hastanede kalmam gerekiyor mu? Ameliyat sonrasında hastanede kalmanız gerekmiyor, ertesi gün sabah kontrole gelmeniz gerekiyor.
· Ameliyat sonrası yakın ve ya uzak görmemden hangisi netleşecek, ne zaman netleşecek, gözlük kullanmam gerekecek mi? Ameliyat öncesinde hassas metotlarla mercek numarası tayin edildiğinden hastaların büyük bir çoğunluğu uzak için gözlük ihtiyacı duymayacaklardır. Ameliyattan 1 hafta sonra doktorunuz gerekli görürse gözlük verecektir. Ancak gözlük numaraları ameliyattan 1.5 - 2 ay sonra sabitleşmektedir. Bu süreden sonra gerekli görürseniz yakın ve uzak gözlüklerinizin tekrar ayarlanması için randevu alarak muayene olabilirsiniz.
· Ameliyat sonrası gözümün kapalı mı kalması gerekiyor? Gözünüzün kapalı kalması gerekmiyor, ameliyat olan her hastamıza koruyucu gözlükler verilmektedir.
· Kontrolleri kim yapacak ve ne kadar sürecek?Kontrolleriniz doktorunuz tarafından ameliyat sonrası birinci gün ve beşinci gün yapılacak, uzak ve yakın gözlükleriniz ayarlanarak kontrolleriniz tamamlanacaktır.
Aynı gözde tekrar katarakt olur mu? Hayır. Ancak zaman içinde, içine merceğin yerleştirildiği zar kesifleşebilir. Bu durum normal bir reaksiyon olup YAG laser ile birkaç saniyede düzeltilir.
· İlaçları ne kadar süre kullanacağım? Genellikle 20 gün süreyle ameliyat olan göze damla verilir.
· İlaçları nereden alacağım? İlaçları tercih edeceğiniz bir eczaneden para ile veya sağlık ocağında karnenize yazdırabiliyor iseniz sağlık karnenizle alabilirsiniz.
· Ameliyattan ne kadar süre sonra banyo yapabilirim? Ameliyattan 3 gün sonra duş yapabilirsiniz ancak gözünüzü ovuşturmamaya özen gösteriniz. Damlalarınız bittikten sonra normal yaşantınıza dönebilirsiniz.
· Ameliyattan ne kadar süre sonra araç kullanabilirim ? Kendinizi ne zaman bu konuda rahat hissediyorsanız o zaman araba kullanabilirsiniz.
· Ameliyattan ne kadar süre sonra gazete okuyabilirim, televizyon izleyebilirim, elişi yapabilirim? Ameliyat olduğunuz gün dinleniniz. Ertesi gün gazete okuyabilir, televizyon seyredebilir ve elişi yapabilirsiniz.
· Ameliyattan ne kadar süre sonra namaz kılabilirim? 1 hafta
· Ameliyattan ne kadar süre sonra içki ve sigara içebilirim ? Ertesi günden itibaren normal yaşantınıza dönebilirsiniz.
· Ameliyattan ne kadar süre sonra seyahat edebilirim? Ertesi gün- zorunlu ise.
· Ameliyattan sonra yapmam gereken bir diyet var mı? Ne zaman yemek yiyebilirim? Belirli bir diyet yok. Bir - iki saat dinlendikten sonra yemek yiyebilirsiniz.
· Ameliyat sonrası gece yatmam gereken özel bir pozisyon var mı? Ameliyatlı gözünüzün tarafına yatmamaya dikkat ediniz.
· Ameliyat sonrası dikkat etmem gereken şeyler var mı? Ağır kaldırmayınız, tozlu ortamlara girmeyiniz, gözünüzü gelebilecek darbelerden koruyunuz, tokalaşma ve öpüşmeden kaçınınız. Her damladan önce ellerinizi yıkayıp ve damlalığın ucunu kirpiklere, kapaklara değdirmeyiniz.

Göz Sağlığı

Göz Tansiyonu (Glokom nedir?)


Göz içi basıncı yükselmesi ve buna bağlı fonksiyonel bozuklukların ve doku tahribatının ortaya çıkmasına glokom denir.Tedavi edilmezse göz hastalıkları içinde en sık körlüğe neden olan hastalıklardan biridir.(%15-20)
Glokom nasıl oluşur?
Göz küresinin duvarları esnek olmayan dokulardan oluşur.Bu nedenle göz içi dokularının hacimlerinin artması göz içi basıncını artmasına neden olur.Glokom hastalığında göz sıvısı dışa akım yollarının çeşitli nedenlerle tıkanması sonucu göz içi sıvı hacmi dolayısıyla göz içi basıncı artar.Basınç artışı ise görme sinirinin hem beslenmesini bozarak hem de direkt basınç etkisiyle önce görme alanı kayıplarına ve sonunda körlüğe yol açar.
Hastanın şikayetleri nelerdir?
Basit glokomda hastanın hiçbir şikayeti yoktur.Hastalık sinsice ilerler ve son evrede körlüğe neden olur.Hastalık kırk yaş civarında başladığı ve erken tanı çok önemli olduğu için 40 yaşından sonra her bireyin mutlaka göz muayenelerini en az senede bir kez yaptırmaları gerekir. Açı kapanması glokomunda hastanın yüz ve göz çevresinde ani başlayan çok şiddetli ağrı ,mide bulantısı ,kusma ,görme azalması ve gözde kızarıklık gibi şikayetleri vardır.Doğuştan glokomda ise çocukta göz yaşarması ,ışığa bakamama ve gözün şeffaf tabakası olan korneada büyüme mevcuttur.
Basit glokom kimlerde sıktır?
Myop,diabetik,birinci derece akrabalarında glokom olan kişilerde daha sık görülür.
Glokomda tanı nasıl konur?
Tanı hastanın göz içi basıncı ölçülmesi,görme siniri muayeneleri ,görme alanı testleri ile konur.
Tedavi nasıl uygulanır?
Glokom hastalığına bağlı olarak körlüğe kadar gidebilen ağır ve ilerleyici görme kaybı zamanında ve uygun tedavi ve hastanın uyumu ile engellenebilir.Doktorun tedavide amacı hastanın görmesini ömür boyu korumaktır. Glokom tedavisi tıbbi ve cerrahi olarak ikiye ayrılır.Basit glokomda hastalığın ağırlığına göre çeşitli göz damlaları ile göz tansiyonu düşürülmeye çalışılır.Bazı hastalarda tek damla yeterli iken bazı hastalarda iki veya daha fazla göz damlası ile yeterli göz içi basıncı düşüşü sağlanabilir..Hastanın ilaçları düzenli olarak ömür boyu kullanması gerekir.Eğer hasta ilaçlarını düzenli kullanamıyor veya hastalık ilaçla kontrol altına alınamıyorsa cerrahi tedavi yapılır.Cerrahide amaç mevcut görme fonksiyonunu artırmak değil görmenin özellikle görme alanın korunmasıdır.Burada göz içi sıvısını dışa akımını sağlamak için yeni bir yol oluşturulur.Açı kapanması glokomunda önce serum takılarak göz içi basıncı düşürülür sonra bir daha kriz olmasın diye YAG laser ile irise bir delik açılır.Doğuştan glokomda ise tedavi sadece cerrahidir .Ameliyat sonrası hasta ne kadar süreyle hastanede kalır?
Glokom ameliyatlarında cerrahi sonrası erken müdahale cerrahinin kendisi kadar önemlidir.Hasta 1 kaç gün hastanede kalır.Eğer her şey yolunda ise ikinci veya üçüncü gün kontrollere çağrılmak üzere evine gönderilir.









Ameliyatın sonrası karşılaşılabilen problemler nelerdir? Ameliyat sonrası erken dönemde göz içi basıncı dalgalanma gösterebilir hatta sıfır olabilir Ameliyat sonrası göz içi basıncı tekrardan yükselebilir.Hasta bazen ek ilaçların veya başka bir cerrahinin gerekebileceğinden haberdar olmalıdırAmeliyat Sonrası Hastanın Yapması Gerekenler? Ameliyatlı gözünüzü darbelerden koruyunuz.ilk 1 hafta yatarken şeffaf göz kalkanı takınız Gözünüzü ovuşturmayın,baskı yapmayın,sık hapşırma,ıkınma,kabızlık,ani baş hareketlerinden kaçınınız.Gözünüze ilk bir hafta su gelmeyecek şekilde ılık banyo yapabilirsiniz.20 gün cinsel aktiviteden kaçınmalısınız.1 ay süreyle başınızı aşağıya eğmeyiniz.Taburcu olduktan sonra kullanmanız gereken ilaçları doğru ve zamanında alınız.(özellikle kortizonlu olanları).Damlalar yatar pozisyonda göze ve kirpiklere değdirmeden alt kapağı aşağıya çekip gözün içine damlatılarak yapılır.Birden fazla ilaç varsa aralarında 5 dakika beklenmelidir.Gözünüzde beklenmeyen şiddetli ağrı,şişlik,kızarıklık ve ani görme azalması olursa vakit kaybetmeden hastanemize başvurunuz Hastaneden çıktıktan sonra size söylenen zamanlarda mutlaka kontrollere gelmelidir Dr. Mustafa Mete

Cinsellik

PREZERVATİF

Kondom geri çekme yöntemi dışında erkeklerin kullanabileceği tek geri dönüşümlü yöntemdir.
Dünyada yaklaşık 46 milyon çiftin düzenli olarak kondom kullandığı tahmin edilmektedir ve bu çiftlerin büyük bir kısmı gelişmiş ülkelerde yaşamaktadırlar.
Penise takılan mekanik bariyerlerle ilgili ilk bilgiler M.Ö. 1350 yıllarına dayanmaktadır. Bu dönemde Mısır'da erkeklerin süs amaçlı penil bariyerler taktıkları bilinmektedir. M.S. 1654 yılında ünlü İtalyan bilgini Fallopius ketenden yapılmış bir kılıf tanımladı. Daha sonraları hayvan barsağından yapılan bu kılıflara 18. Yüzyılda kondom adı verildi. 1800'lü yılların ikinci yarısından sonra ise sentetik maddelerden ya da kauçuktan yapılmaya başlandı ve giderek yaygınlaştı.
Etki mekanizması
Ereksiyon halindeki penis üzerine geçirilen kondom spermlerin vajinaya girişini engeller. Bazı kondomlar ise spermleri etkisi hale getiren spermisid adı verilen maddeler ile kaplanmıştır. Kondomun yırtılması halinde bu maddeler ek bir koruma sağlayabilir. Ayrıca bir kısım kondomlarda silikon jel ya da pudura ile kaplanarak kayganlaştırılmışlardır.
Etkinlik
Kondom gebeliği önlemde oldukça etkili bir yöntemdir. Teorik olarak etkinliği % 98 olmakla beraber olağan kullanıcılarda bu oran % 88'e düşmektedir. Etkinliğin kulanıcı düzeyinde azalmasının en önemli sebebi her ilişkide kondom kullanma alışkanlığının edinilmemiş olmasıdır.
Kondomların spermisidlerle birarada kullanılmasını tavsiye edenler olduğu gibi, bu maddelerin kondomların daha kolay yırtılmalarına neden olduğunu ileri sürenler de vardır.
Herhangi bir spermisid madde içermeyen kondomların yırtılma olasılığı 161 ilişkide 1 olarak hesaplanmıştır.
Diğer yararları nelerdir ?
Kondomların gebelikten koruma dışında çok önemli bir yararı daha vardır: AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma
Avantajları
Kondom özellikle evli olmayan ya da birden fazla kişi ile ilişkisi olan kadın ya da erkeklerde en uygun yöntemdir. Kolay temin edilmesi, ucuz ve etkili bir yöntem olması, bazı erkeklerde ereksiyonun daha uzun sürmesine yardımcı olması, bazı kısırklık olgularında kadın vücudunda spermlere karşı bağışıklık cevabının gelişmesine engel olması, enfeksiyon riskini azaltarak ilerideki doğurganlığın korunmasına yardımcı olması ve erken dönem rahim ağzı kanserini önlemesi avantajlarıdır.
Dezavantajları
Erkekte duyarlılığı azaltması, zaman zaman cinsel ilişkiyi bölmesi ve nadiren de olsa sentetik materyale karşı alerji gelişmesi dezavantajlarıdır.

Cinsellik

Mastürbasyon ergenlik dönemi , cinsel doyum
Her ne kadar toplumumuzda mastürbasyonla ilgili katı yasakların varlığından söz edilemezse de, bu konuda halk arasında geçerliliğini koruyan inanışlar, yersiz korku ve kaygılara yol açabilmektedir. Ülkemizde ciddi bir mastürbasyon araştırması bulunmamakla birlikte gazete ve bazı dergilerin cinsel sorunlar köşelerinde açıklanan mektupların büyük bir bölümünde bu konuya ilişkin soruların yer aldığı görülür. Kendi kendine cinsel doyuma ulaşma yoluna başvuranlar içinde ülser, zafiyet gibi çeşitli hastalıklardan korkanlar, sinirlilikten ve dalgınlıktan yakınanlar, evlilikte başarısızlık kaygıları olanlar, hatta bu yoldan doyuma ulaşmanın kısırlık, körlük gibi felaketlere yol açtığını sanarak "uçurumun kenarında" olduğunu hissedenler bulunmaktadır. Genellikle eskiden yaygın hurafelerden kaynaklanan bu yanıltıcı inanışlar, insanları ciddi ruhsal bunalımlara itebilecek boyutlara da ulaşabilmektedir.

Cinsellik

Doğum sonrasında cinsel sorunlar , seksüel terapi

Aileye yeni bir bireyin katılması çiftlere, hamilelik döneminde yaşanan tüm sıkıntıların artık geride kaldığını düşündürür. Oysa minik bir bebeğin sorumluluğunun yanı sıra yaşanan hormonal değişiklikler hem erkek hem de kadın için cinsel yaşamda ciddi sorunlara sebep olabilir. Dokuz ay heyecanla beklenen minik bebek, birçok çiftin yaşamında bir dönüm noktasını oluşturuyor. Aslında bu durum eşler arasında büyük bir heyecan ve mutluluk yaratsa da madalyonun bir de diğer yüzü var. Çünkü bebek pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. Bebeğin getireceği ek sorumluluklar, hormonal ve bedensel değişimler gibi faktörler eşlerin dünyasını bir anda altüst edebiliyor. Bunun sonucunda da ortaya hiç de iç acıcı olmayan bir tablo çıkıyor: cinsel sorunlar. Doğum sonrasındaki değişimler en çok kadını etkiliyor demek hiç de yanlış olmaz. Doğum, başta cinsel isteksizlik olmak üzere, disparoni ve vajinismus gibi önemli pek çok soruna yol açabiliyor.

Cinsellik

Kadınlarda orgazm olamama anorgazmi preorgazmi
Anorgazmi (kadınlarda orgazm olamama), orgazma ulaşmayı hiç öğrenmemiş olma (preorgazmı veya primer anorgazmi) veya orgazm olabilme yeteneğini kaybetme (sekonder anorgazmi) şeklinde görülebilir. 25 yaşını bitirmiş kadınların % 10 unun orgazma ulaşmayı hiç öğrenmedikleri öne sürülmektedir.
Primer Anorgazmi (Preorgazmi)
Orgazm olmayı "öğrenme", batı dünyasında yaygın olan cinsel yasaklayıcı kültürlerin bir komplikasyonu sayılabilir. Kadınların çoğu, orgazm olabilmeyi güvenilir bir eşle, toplumca onaylanan güvenilir, emniyetli ve özel bir çevrede öğrenebilirler.
Bazı kadınlar, ilk cinsel deneyimlerinde orgazm olabildikleri hal-de bazıları da bunu hiçbir zaman gerçekleştiremezler. Kendi kendine veya arkadaşlarından görerek masturbasyon yapan okul öncesi kız çocukları da, preorgazmi terapi gruplarına katılan 70-80 yaşındaki kadınlar da, orgazm olmayı öğrenebilirler. Seks terapistleri, fizyolojik olarak orgazm olabilme yeteneği bulunmayan kadınların olduğuna inanmamaktadırlar.

Cinsellik

Menopoz menopozda cinsel yaşam seks
Menopozla birlikte cinselliğe ilgi azalması olacağı düşünülse de bu olay daha çok menopozla birlikte oluşan psikolojik faktörlerden kaynaklanmaktadır.Kadın, menopozla birlikte vücut imajının kaybolacağının ve kadınlık fonksiyonlarının sona ereceğinin kaygılarını duyar. Bu şekilde artık cinsel çekiciliğinin kalmadığını düşünen kadın cinselliğe olan ilgisini de kaybedebilir. Gerçekte menopozla değişen olaylar düşünüldüğü gibi değildir. Menopoz yaşlanmanın başlangıcı olmadığı gibi kadınlığın sonu da değildir. Bu olayların bilincinde olunduktan sonra menopozda cinsellik daha özgürce “gebelik riski de olmaksızın” yaşanabilir.İlerleyen menopoz yıllarında eğer hormon tedavisi alınmıyorsa cinsel organlarda yaşlanmaya bağlı “atrofik değişiklikler” meydana gelebilir. Bu değişiklikler sonucunda vaginada kuruma, vagen mukozasında incelme ve buna bağlı olarak ilişki sırasında ağrı ve kanama yakınmaları olabilir.

Cinsellik

Kızlık zarı bozulması hymen kadın cinsel sağlık
Kızlık zarı bozulması (hymen) - bekaret bozma ; kadın, seks ve cinsel sağlık dendiğinde akla gelen belkide ilk konudur. Bekaret, bakire, bakirelik, kızlık zarı bozma, seks, kadın cinsel yaşam ve cinsel sağlık gibi terimleri irdelemek gerekir. HYMEN , Yunan ve Roma mitolojilerinde Dionysus ve Afrodit’in oğlu olan “evlilik ve düğün tanrısı” dır. Gerdek gecesi bu Tanrı'ya adandığından kızlık zarı da aynı isimle anılmaktadır. (Bu tanrının özelliği, kanatlı olması ve elinde bir meşale taşımasıdır) Hemen hemen bütün toplumlarda değişik derecelerde sosyolojik bir öneme sahip olan kızlık zarının tıbbi adı (latincesi) “Hymen” dir. Özellikle Müslüman ülkelerde daha önceden cinsel ilişkinin olup olmadığının bir kriteri olarak görüldüğünden önemi büyüktür. Günümüzde dahi, evlendikten sonraki ilk ilişkide kanamanın olmaması nedeniyle, pek çok kızımız haksız yere bakire olmadığı düşüncesiyle apar topar kollarından tutularak kızlık zarı muayenesi için biz jinekologlara getirilmektedir.

Cinsellik

Orgazm cinsel ilişki erkek kadın seks cinsellik
Erkek kadın cinsellik ve seks. Bu kelimeleri topladığımızda sonuç orgazm olur herzaman. Cinsel yaşam sağlıklı cinsellik dendiğinde, seks cinsel ilişki ve orgazm üçlüsü karşımıza çıkar. Teoride herkes orgazm yaşayabilir, ama herkes yaşamıyor. Orgazm kişiden kişiye değişebilir, herkes aynı tarzda orgazm yaşamayabilir. Bazı kadınlarda orgazm yaşamak için klitorisin uyarılması gerekir, bazılarında ise buna gerek yoktur. Orgazm için seksin en önemli parçası diyemeyiz ama seksin önemli bir parçası olarak kabul edebiliriz. Her cinsel ilişkinin orgazm ile sonuçlanması gerekmez.
Genç kadınların orgazma ulaşmaları zor olur fakat yaş ilerledikçe ve cinsel deneyimleri arttıkça orgazma ulaşmak daha kolaylaşır. Penisin vajinanın içine girmesi bir erkeğin orgazma ulaşması için yeterli olabilir, ama bu bir kadın için çoğu zaman yeterli değildir. En kolay şekilde orgazma ulaşabilmek için eşlerin rahat ve sakin olmaları , birbirlerini tahrik etmeleri uyarmaları gerekmektedir.

Cinsellik

Hamilelikte seks hayatı cinsel ilişki
Bilim adamlarına göre, sık sekste kadının bünyesi erkeğin yabancı proteinler taşıyan spermasını daha iyi tanır duruma giriyor ve uyum sağlayarak bağışıklık sistemini bebeğin yararına güçlendiriyor. Hamilelik öncesinde olduğu kadar hamilelikte de sağlıklı çocuk dünyaya getirmek için sık seks öneriliyor. New Scientist bilim dergisindeki araştırmaya göre, sık cinsel ilişki, dölüt (cenin) gelişimini olumlu etkiliyor; düşük veya ölü doğum ihtimallerini azaltıyor. Uzmanlar, oral seksin dahi ileride rahimdeki yavruya yararlı olduğu görüşünde.
Güney Avustralya Adelaide Üniversitesi biyoloji uzmanları, ana rahmine düşmeden, yani döllenmeden önce 1 yıl boyunca sık düzenli cinsel ilişkinin, bebeği, taşıyabileceği birçok hastalıktan da koruyabileceğini belirtiyor. Eşiyle bedensel bütünlüğe daha derinden sarılan bünyede bağışıklık sistemi daha iyi gelişiyor ve bebek bundan yararlanıyor. Kadın bünyesinin cenini ret olasılığı da böylelikle azalıyor.

Cinsellik

Cinsel işlev bozuklukları disparoni vaginismus tiksinti
Cinsel aktivite aşamalarındaki ( isteğin başlaması, uyarılma, orgazm ve rezolusyon ) sorunlar veya cinsel ilişki ile birlikte ağrı yakınmaları bu bozukluğun konusudur. Bu durumlar cinsel olgunlaşmanın başlamasından beri varolabilir ya da cinsel hayatin belli bir sure sonrasında başlayabilir. Belli bir takım durumlar ve cinsel ilişkideki eslere bağlı (durumsal tip) olan ya da bağlı olmayan (yaygın tip) şekillerde görülebileceği gibi; bozukluğun başlamasında asal etkenin psikolojik etkenlere bağlı ya da psikolojik etkenlerin de rol oynadığı ama asal rol almadığı, başka bir tıbbi durum ya da madde kullanımının da rol aldığı şekiller de söz konusu olabilir.
Kişinin maruz kaldığı cinsel uyarının kaynağı, uyarının şiddeti ya da uyarı süresi yetersizse bir cinsel işlev bozukluğu tanısı uygun değildir.

Estetik ve Plastik Cerrahi

Cildiniz Kışa Hazır Mı?

Soğuk havanın etkili olduğu bugünlerde, vatandaşların cilt hastalıklarına karşı dikkatli olmaları gerektiği bildirildi.Deri hastalıkları uzmanı Dr. Tuğba Türker, güneşin etkisinin azalıp, soğuk havaların başlamasıyla, deride döneme özgü bir takım fizyolojik değişimlerin gözlenebileceğini ya da bazı deri hastalıklarının artabileceğini söyledi.Derinin, her an dış dünyayla irtibat halinde olması nedeniyle fiziksel etkenlerden etkilenmemesinin düşünülemeyeceğini ifade eden Türker, şöyle konuştu:''Sonbahar ve kış aylarında soğuk-kuru hava, düşük nem, rüzgar ve kirli havaya dikkat edilmeli. Maruz kalınan düşük nem, rüzgar, hava kirliliği, iç ve dış ortamdaki ısı farkının yüksek oluşu, uzun süreli kalınan kapalı ortamlar, tüm bu faktörlere ilave olarak kış aylarının yarattığı depresif etki, egzama, psoriazis (sedef hastalığı), akne (sivilce), vitiligo, seboreik dermatit gibi deri hastalıklarının artmasına neden olur.''Türker, deri yapısı kuru olanlar, bebekler, çocuklar ve yaşlılar ile ''atopik'' denilen alerjik bünyelilerin, soğuk kış aylarında daha çok etkilendiğini kaydetti.Özellikle yüz ve ellerin, soğuk ve kirli havanın daha çok etkisi altında olduğunu ifade eden Türker, deri temizliğinde, cildin koruyucu film tabakasına zarar vermeyen, pH değerine uygun, renksiz, parfümsüz ve emülgatör denilen bazı katkı maddelerini içermeyen, aynı anda deriyi de kurutmayan medikal ürünlerin kullanılması gerektiğini söyledi.

Estetik ve Plastik Cerrahi

Malzeme
Birim
Kalori
Tahıllar
1 dilim beyaz ekmek
28 gr
90
1 dilim kepekli ekmek
28 gr
60
1 dilim kızarmış ekmek
15 gr
35
1 adet kruasan
200 gr
200
bisküvi
100 gr
470
mercimek (kuru)
100 gr
314
arpa (kuru)
100 gr
367
bulgur (kuru)
100 gr
371
kuskus (kuru)
100 gr
367
mısır (kuru)
100 gr
342
buğday (kuru)
100 gr
364
susam
100 gr
589
makarna (kuru)
100 gr
339
makarna (haşlanmış)
100 gr
85
pirinç (kuru)
100 gr
357
pirinç (haşlanmış)
100 gr
125
Süt ve Yumurta Ürünleri
yoğurt (yağlı)
100 gr
95
süt (yağlı)
100 gr
68
yoğurt (yağlı,meyveli)
100 gr
125
beyaz peynir (yağlı)
100 gr
275
kaşar peyniri (yağlı)
100 gr
413
parmesan peyniri (yağlı)
100 gr
440
yumurta
1 adet
80
yumurta akı
1 adet
15
yumurta sarısı
1 adet
65
Yağlar
tereyağı
28 gr
206
margarin
28 gr
204
sıvı yağ
28 gr
130
Etler
biftek (ızgara)
100 gr
278
tavuk (ızgara)
100 gr
132
tavuk göğsü (haşlanmış)
100 gr
150
kuzu (yağlı, ızgara)
100 gr
282
kuzu ciğeri (yağda)
100 gr
232
salam
100 gr
446
sosis
100 gr
295
Deniz Ürünleri
midye
1 adet
9
istiridye
1 adet
6
karides
1 adet
144
somon füme
100 gr
171
ton balığı
100 gr
121



Sebzeler
domates
1 adet
14
enginar
1 adet
10
patlıcan
1 adet
28
taze fasulye
100 gr
90
brokoli
100 gr
35
brüksel lahanası
100 gr
35
kabak
100 gr
25
havuç
100 gr
35
karnabahar
100 gr
32
kereviz
100 gr
18
salatalık
1 adet
11
marul
100 gr
15
mantar
100 gr
14
soğan
100 gr
35
bezelye
100 gr
89
taze yeşil biber
120 gr
15
patates (haşlama)
100 gr
100
ıspanak
100 gr
26
lahana
100 gr
20
Kuruyemişler
badem
100 gr
600
hindistancevizi
100 gr
603
fındık
100 gr
650
fıstık
100 gr
560
çam fıstığı
100 gr
600
ceviz
100 gr
549
patlamış mısır
100 gr
478
kabak çekirdeği
100 gr
571
ay çekirdeği
100 gr
578
Meyveler
elma
1 adet
60
kayısı
1 adet
8
muz
1 adet
100
kiraz
100 gr
40
hurma
1 adet
15
incir
100 gr
41
incir (kuru)
100 gr
59
greyfurt
1 adet
60
portakal
1 adet
50
kivi
1 adet
34
mandalina
1 adet
50
karpuz
100 gr
19
kavun
100 gr
18
şeftali
1 adet
60
armut
1 adet
70
erik
1 adet
8
üzüm
100 gr
57
çilek
100 gr
26

Estetik ve Plastik Cerrahi

Kaş Kaldırma
Kaşlar yerçekimi etkisiyle ya da yaşın ilerlemesiyle dokularda oluşan gevşeme ile birlikte normal pozisyonundan daha aşağı doğru sarkabilir. Kaşların sarkması sonucunda yüzde yorgun, üzgün ya da başka istenmeyen ifadeler oluşabilir. Bunlar dışında bazı hastalıklara bağlı olarak da kaşlarda sarkma görülebilir. Bunlar arasında, yüz felci, tümörler sayılabilir. Bazı ileri durumlarda hastanın görüşünü engelleyecek derecede sarkma olabilir. Kaş kaldırma ameliyatları, üst yüz ya da alın germe ameliyatı ile birlikte, blefaroplasti (göz kapağı torbalarının alınması) ameliyatı ile birlikte ya da tek başına uygulanabilir. Kaşlarda sarkma veya düşüklük söz konusu olan durumlarda alın germe ameliyatı daha uygun bir seçenektir.
Kaşlarda herhangi bir sarkma söz konusu olmayıp sadece dış kenarlarının kalkması arzu edildiğinde alın germe işlemine gerek yoktur. Tek başına kaş kaldırma girişimi lokal anestezi altında yapılabilir. Ameliyat, saçların arasından yapılan birkaç santimlik kesi içinden girilerek kaşların altındaki dokuların yukarıya doğru asılması şeklinde yapılır. Ameliyattan sonra rahatsızlık verecek derecede ağrı oluşmaz, kişi günlük hayatına hemen dönebilir. Ameliyatı takiben 2 gün sonra banyo yapılabilir. Ameliyat, saçlı deri içinden girilerek yapıldığı için izler dışarıdan bakıldığında gizli kalır ve görünmez.

Estetik ve Plastik Cerrahi


YÜZ GERME (face-lift)
Yüz germe işlemi, hastanın gevşeyen veya sarkmış olan yüz derisinin fazlalıklarının alınıp, daha genç bir yüz görünümü kazandırılmasıdır.Yapılacak ameliyat, yaşlanmayı durdurmaz, ama aslında saati geri çevirir. Yaşlanma saati geri döndürülür, ama çalışmaya devam eder. Bazıları 7-15 yıl sonra tekrar cerrahiye ihtiyaç duyarken, birçok hastada ikinci bir yüz germe gerekmez. Yüz germe ameliyatından sonra oluşan skarlar çoğunlukla zamanla azalırlar ve kabul edilebilen bir hal alır. Ancak çok yakından bakılırsa fark edilebilir ve hafif bir makyajla gizlenebilir.
Derinin yaşlanmasıyla birlikte deri yapısında bulunan elastik lifler azalır, deri altı yağ dokusu incelir. Böylece giderek artan ve derinleşen kırışıklar ve çizgiler ortaya çıkar. Buna yüzün yaşlanması diyoruz. Yüz germe ameliyatı yaşlanma sonucunda bollaşan yüz derisinin uygun yerlerden kesilip yüzün yan taraflarından arkaya-yukarı doğru çekilerek gerilmesi ve fazla kısımlarının kesilerek tekrar dikilmesinden ibarettir. Tabii her ameliyatta olduğu gibi yüz germenin de çok önemli püf noktaları vardır. En önemli konulardan biri, yüz mimik kaslarını hareket ettiren yüz sinirinin (fasiyal sinir) korunmasıdır. Bu sinir her iki yanak bölgesinde çok ince dallara ayrılmakta ve derinin altında uzanmaktadır.
Ameliyat izi saçlı dri içinden başlar, kulak hizasında kulğın önüne geçer sonra aşağıda tekrar saçlı deri içine girer. Kulak önünde kalan kısmı ameliyat sonrasında görülebilecek yegane kısmıdır. Bu nedenle çok ince dikişlerle dikilerek çok az iz kalması amaçlanır. Hastaların çoğu ameliyattan sonra 2-3 haftada işine dönebilir. Önemli sosyal randevular içinse, 4-8 hafta beklemelidir. Ameliyat sonrası yüzde morluklar ve şişlikler oluşacaktır.
İnsanlar yaşlandıkça, yerçekimi, güneş ve günlük hayatın streslerinin izleri yüzlerinde görülebilir. Burun ile ağız arasında derin çizgiler oluşabilir; çene çizgisi gevşekçe büyür ve boyunda yağ depolanması ortaya çıkabilir. Yüz germe yaşlanma işlemini durduramaz. Saati geri çeviren işlemler, fazla yağın alınması, kasların gerginleştirilmesi ve yüz ile boynun derisinin gerilmesi gibi yaşlanmanın bulgularını düzelten işlemlerdir.
Yüz germe tek başına, veya alın germe, göz kapağı cerrahisi veya burun ameliyatları gibi diğer ameliyatlar da yapılabilir. Yüz germe için en iyi aday boyun derisi sarkmaya başlayan, derisi elastik ve kemikleri güçlü olan hastalardır. Hastaların çoğu 60 yaşlarındadır. Yüz germe sizi daha genç ve daha taze yapar, ve kendinize güveninizi arttırır. Ama tamamen farklı bir görünüm veya, gençliğinizin sağlığını ve canlılığını veremez.
Cerrahiye karar vermeden önce, beklentileriniz hakkında dikkatlice düşünün ve cerrahınızla tartışın. Yüz germe tecrübeli bir cerrah tarafından yapıldığında komplikasyon oranı düşüktür. İnsanların anatomisi, fiziksel reaksiyonları ve iyileşme hızları değişiklik gösterir ve sonuçları tahmin edilemez. Olabilecek komplikasyonlar: hematom (deri altında kan toplanması, cerrah tarafından alınmalıdır), yüz kaslarının sinirlerine hasar (geçici), enfeksiyon, ve anestetik reaksiyonlardır. Sigara içiyorsanız, ameliyatın başarılı olması için sigarayı bırakmanız söylenecektir. Aspirin ve belirli anti inflamatuar ilaçlar kanamayı arttırır, onun için ameliyattan belli bir süre önce bu ilaçların alımı kesilecektir. Saçlarınız çok kısa ise, iyileşme sırasında kesi yerlerini kapatacak kadar büyütebilirsiniz. Fazla kilolu iseniz, enaz 6-7 kilo vermeniz faydalı olabilir.
Ameliyat: Yüz germe birkaç saat - veya beraberinde başka bir ameliyat da yapılıyorsa, daha fazla da sürebilir. Kesilerin kesin yeri ve ameliyatın aşamaları yüzünüzün yapısına ve cerrahınızın tekniğine bağlıdır. Kesi çoğunlukla alındaki saç çizgisinin üzerinden başlar, kulağın önündeki doğal çizgiden (veya kulağın önündeki kıkırdağın içinden) uzar, ve oksipital bölgeye doğru kulak lobülünün arkasından devam eder.
Boyunda da ameliyat yapılacaksa, çenenin altına küçük bir kesi yapılabilir. Genellikle, cerrah deriyi alttaki yağ ve kas dokusundan ayırır. Konturu düzeltmek için, boyundan yağ dokusu çıkarılır veya aspire edilir. Cerrah, sonra, alttaki kas dokusunu gerginleştirir, deriyi çekiştirir ve fazlalığı çıkarır. Dikişler dokuları korur ve kesileri kapatır; saçlı deride stapler kullanılabilir. Cerrahi sonrası, Kan koleksiyonunu drene etmek için, kulağın arkasındaki deri altına tüp dren yerleştirilir. Cerrah şişlik ve morluğu önlemek için başı gevşekçe sarabilir.
Cerrahi sonrası önemli bir sıkıntı olmaz; olursa, cerrahınızın reçete edeceği ağrı kesici ile azaltılabilir. (Ağır veya devamlı ağrı, yüzünüzün aniden şişmesi cerrahınıza hemen bildirilmelidir.) Derinin bir miktar hissizliği oldukça normaldir; birkaç hafta veya ayda geçecektir. Cerrahınız, şişliği indirmek için, birkaç gün için mümkünse başınızı yüksekte tutmanızı tavsiye edecektir. Ameliyatta dren konduysa, bir iki günde çıkarılmalıdır. Başın sargısı ertesi gün açılır ve pansuman yapılır. Solgun, mor ve şiş yüz sizi şaşırtmasın. Birkaç haftada normal görünümünüze kavuşacağınızı aklınızda tutun. Beş gün sonra, dikişlerin bir kısmı alınır. Saçlı deride bulunan dikişlerin iyileşmesi biraz daha uzun sürebilir.
Bir iki günde ayağa kalkarsınız. Yüzünüz ve saçınıza kibar davranın, çünkü deriniz gergin ve hissizdir. Günlük aktivitelerinize dönüş için, cerrahınız daha özel bilgiler verecektir. Bu bilgiler şunları içerecektir: En azından iki hafta seks ve ağır ev işleri gibi ağır egzersizlerden kaçınmak (yürümek ve hafif gerinme iyidir); birkaç ay için alkol, buhar banyosu ve saunayı yasaklamaktır. Bütün bunlar dinlenmeyi arttırır ve vücudunuzun tüm enerjisini iyileşmeye harcamasına izin verir. Başlangıçta, yüzünüz biraz acayip görünebilir. Özellikleriniz şişlikten dolayı bozulabilir, mimikleriniz biraz gergin olabilir ve muhtemelen skarlarınız hakkında kendi kendinize şüphe edebilirsiniz. Bazı morluklar 2-3 hafta devam edebilir ve kolayca yorulabilirsiniz. İlk önce bazı hastaların hayal kırıklığına uğramasına ve depresyona girmesine şaşırtıcı değildir. Üçüncü haftada kendinizi daha iyi görünecek ve daha iyi hissedeceksiniz.
Hastaların çoğu 10 gün ila 2 hafta arasında işine dönebilir. İhtiyaç duyarsanız, kamuflaj makyajı kalan morlukları kapatabilir. Değişiklikler - özellikle sonuçların hemen ortaya çıkmayacağının farkında olursanız - yüz germe ameliyatınızla mutlu olacağınız kadar mükemmeldir. Birkaç ay cildinizi kuru ve kaba hissedebilirsiniz. Erkekler, derinin yer değiştirmesi nedeniyle, yeni tıraş olacak yerler - kulak ve boynun arkası - bulabilir. Yeni skarlara sahip olacaksınız, ama onlar saçlı deride veya doğal çizgilerin içinde saklanır. Bu izler, zamanla solacaktır ve giderek azalacaktır. Yüz germe ameliyatı olmak yaşlanmayı durdurmaz. Ameliyatla oluşan gerginlik sürekli kalıcı değildir. Ayrıca yüz cildiniz yaşlanmaya devam edecektir. Ve 5 ila 10 yıl sonra belki bir daha yüz germe ameliyatı olmak isteyebilirsiniz. Ama diğer taraftan, yüz germe ameliyatının etkileri devam eder; yıllar sonra, yüz germe ameliyatı olmamış halinizden daha iyi görünmeye devam edeceksiniz
Yüz germe işlemi, hastanın gevşeyen veya sarkmış olan yüz derisinin fazlalıklarının alınıp, daha genç bir yüz görünümü kazandırılmasıdır.Yapılacak ameliyat, yaşlanmayı durdurmaz, ama aslında saati geri çevirir. Yaşlanma saati geri döndürülür, ama çalışmaya devam eder. Bazıları 7-15 yıl sonra tekrar cerrahiye ihtiyaç duyarken, birçok hastada ikinci bir yüz germe gerekmez. Yüz germe ameliyatından sonra oluşan skarlar çoğunlukla zamanla azalırlar ve kabul edilebilen bir hal alır. Ancak çok yakından bakılırsa fark edilebilir ve hafif bir makyajla gizlenebilir.
Derinin yaşlanmasıyla birlikte deri yapısında bulunan elastik lifler azalır, deri altı yağ dokusu incelir. Böylece giderek artan ve derinleşen kırışıklar ve çizgiler ortaya çıkar. Buna yüzün yaşlanması diyoruz. Yüz germe ameliyatı yaşlanma sonucunda bollaşan yüz derisinin uygun yerlerden kesilip yüzün yan taraflarından arkaya-yukarı doğru çekilerek gerilmesi ve fazla kısımlarının kesilerek tekrar dikilmesinden ibarettir. Tabii her ameliyatta olduğu gibi yüz germenin de çok önemli püf noktaları vardır. En önemli konulardan biri, yüz mimik kaslarını hareket ettiren yüz sinirinin (fasiyal sinir) korunmasıdır. Bu sinir her iki yanak bölgesinde çok ince dallara ayrılmakta ve derinin altında uzanmaktadır.
Ameliyat izi saçlı dri içinden başlar, kulak hizasında kulğın önüne geçer sonra aşağıda tekrar saçlı deri içine girer. Kulak önünde kalan kısmı ameliyat sonrasında görülebilecek yegane kısmıdır. Bu nedenle çok ince dikişlerle dikilerek çok az iz kalması amaçlanır. Hastaların çoğu ameliyattan sonra 2-3 haftada işine dönebilir. Önemli sosyal randevular içinse, 4-8 hafta beklemelidir. Ameliyat sonrası yüzde morluklar ve şişlikler oluşacaktır.
İnsanlar yaşlandıkça, yerçekimi, güneş ve günlük hayatın streslerinin izleri yüzlerinde görülebilir. Burun ile ağız arasında derin çizgiler oluşabilir; çene çizgisi gevşekçe büyür ve boyunda yağ depolanması ortaya çıkabilir. Yüz germe yaşlanma işlemini durduramaz. Saati geri çeviren işlemler, fazla yağın alınması, kasların gerginleştirilmesi ve yüz ile boynun derisinin gerilmesi gibi yaşlanmanın bulgularını düzelten işlemlerdir.
Yüz germe tek başına, veya alın germe, göz kapağı cerrahisi veya burun ameliyatları gibi diğer ameliyatlar da yapılabilir. Yüz germe için en iyi aday boyun derisi sarkmaya başlayan, derisi elastik ve kemikleri güçlü olan hastalardır. Hastaların çoğu 60 yaşlarındadır. Yüz germe sizi daha genç ve daha taze yapar, ve kendinize güveninizi arttırır. Ama tamamen farklı bir görünüm veya, gençliğinizin sağlığını ve canlılığını veremez.
Cerrahiye karar vermeden önce, beklentileriniz hakkında dikkatlice düşünün ve cerrahınızla tartışın. Yüz germe tecrübeli bir cerrah tarafından yapıldığında komplikasyon oranı düşüktür. İnsanların anatomisi, fiziksel reaksiyonları ve iyileşme hızları değişiklik gösterir ve sonuçları tahmin edilemez. Olabilecek komplikasyonlar: hematom (deri altında kan toplanması, cerrah tarafından alınmalıdır), yüz kaslarının sinirlerine hasar (geçici), enfeksiyon, ve anestetik reaksiyonlardır. Sigara içiyorsanız, ameliyatın başarılı olması için sigarayı bırakmanız söylenecektir. Aspirin ve belirli anti inflamatuar ilaçlar kanamayı arttırır, onun için ameliyattan belli bir süre önce bu ilaçların alımı kesilecektir. Saçlarınız çok kısa ise, iyileşme sırasında kesi yerlerini kapatacak kadar büyütebilirsiniz. Fazla kilolu iseniz, enaz 6-7 kilo vermeniz faydalı olabilir.
Ameliyat: Yüz germe birkaç saat - veya beraberinde başka bir ameliyat da yapılıyorsa, daha fazla da sürebilir. Kesilerin kesin yeri ve ameliyatın aşamaları yüzünüzün yapısına ve cerrahınızın tekniğine bağlıdır. Kesi çoğunlukla alındaki saç çizgisinin üzerinden başlar, kulağın önündeki doğal çizgiden (veya kulağın önündeki kıkırdağın içinden) uzar, ve oksipital bölgeye doğru kulak lobülünün arkasından devam eder.
Boyunda da ameliyat yapılacaksa, çenenin altına küçük bir kesi yapılabilir. Genellikle, cerrah deriyi alttaki yağ ve kas dokusundan ayırır. Konturu düzeltmek için, boyundan yağ dokusu çıkarılır veya aspire edilir. Cerrah, sonra, alttaki kas dokusunu gerginleştirir, deriyi çekiştirir ve fazlalığı çıkarır. Dikişler dokuları korur ve kesileri kapatır; saçlı deride stapler kullanılabilir. Cerrahi sonrası, Kan koleksiyonunu drene etmek için, kulağın arkasındaki deri altına tüp dren yerleştirilir. Cerrah şişlik ve morluğu önlemek için başı gevşekçe sarabilir.
Cerrahi sonrası önemli bir sıkıntı olmaz; olursa, cerrahınızın reçete edeceği ağrı kesici ile azaltılabilir. (Ağır veya devamlı ağrı, yüzünüzün aniden şişmesi cerrahınıza hemen bildirilmelidir.) Derinin bir miktar hissizliği oldukça normaldir; birkaç hafta veya ayda geçecektir. Cerrahınız, şişliği indirmek için, birkaç gün için mümkünse başınızı yüksekte tutmanızı tavsiye edecektir. Ameliyatta dren konduysa, bir iki günde çıkarılmalıdır. Başın sargısı ertesi gün açılır ve pansuman yapılır. Solgun, mor ve şiş yüz sizi şaşırtmasın. Birkaç haftada normal görünümünüze kavuşacağınızı aklınızda tutun. Beş gün sonra, dikişlerin bir kısmı alınır. Saçlı deride bulunan dikişlerin iyileşmesi biraz daha uzun sürebilir.
Bir iki günde ayağa kalkarsınız. Yüzünüz ve saçınıza kibar davranın, çünkü deriniz gergin ve hissizdir. Günlük aktivitelerinize dönüş için, cerrahınız daha özel bilgiler verecektir. Bu bilgiler şunları içerecektir: En azından iki hafta seks ve ağır ev işleri gibi ağır egzersizlerden kaçınmak (yürümek ve hafif gerinme iyidir); birkaç ay için alkol, buhar banyosu ve saunayı yasaklamaktır. Bütün bunlar dinlenmeyi arttırır ve vücudunuzun tüm enerjisini iyileşmeye harcamasına izin verir. Başlangıçta, yüzünüz biraz acayip görünebilir. Özellikleriniz şişlikten dolayı bozulabilir, mimikleriniz biraz gergin olabilir ve muhtemelen skarlarınız hakkında kendi kendinize şüphe edebilirsiniz. Bazı morluklar 2-3 hafta devam edebilir ve kolayca yorulabilirsiniz. İlk önce bazı hastaların hayal kırıklığına uğramasına ve depresyona girmesine şaşırtıcı değildir. Üçüncü haftada kendinizi daha iyi görünecek ve daha iyi hissedeceksiniz.
Hastaların çoğu 10 gün ila 2 hafta arasında işine dönebilir. İhtiyaç duyarsanız, kamuflaj makyajı kalan morlukları kapatabilir. Değişiklikler - özellikle sonuçların hemen ortaya çıkmayacağının farkında olursanız - yüz germe ameliyatınızla mutlu olacağınız kadar mükemmeldir. Birkaç ay cildinizi kuru ve kaba hissedebilirsiniz. Erkekler, derinin yer değiştirmesi nedeniyle, yeni tıraş olacak yerler - kulak ve boynun arkası - bulabilir. Yeni skarlara sahip olacaksınız, ama onlar saçlı deride veya doğal çizgilerin içinde saklanır. Bu izler, zamanla solacaktır ve giderek azalacaktır. Yüz germe ameliyatı olmak yaşlanmayı durdurmaz. Ameliyatla oluşan gerginlik sürekli kalıcı değildir. Ayrıca yüz cildiniz yaşlanmaya devam edecektir. Ve 5 ila 10 yıl sonra belki bir daha yüz germe ameliyatı olmak isteyebilirsiniz. Ama diğer taraftan, yüz germe ameliyatının etkileri devam eder; yıllar sonra, yüz germe ameliyatı olmamış halinizden daha iyi görünmeye devam edeceksiniz .

Estetik ve Plastik Cerrahi

ESTETİK YAĞ ALINMASI(Liposuction)
Estetik yağ alınması = Liposuction: deri yüzeyinin hemen altından cerrahi olarak yağ dokusunun vakumla alınmasıdır. Vücudun herhangi bir bölgesinde yağ fazlalığını azaltmada kullanılır. Bölgesel olarak dolgunluk azaltmada mükemmel bir yöntemdir fakat etkili bir kilo verme yöntemi değildir.
Genellikle bölgesel aşırı yağlanmaları olan kişilerde en dramatik sonuçlar elde edilmektedir. Hafif kilolu hastalar "liposuction" dan daha çok fayda görebilirler. Normal kiloda veya yakınında olmak en iyisidir. Deri elastikiyetinin iyi olması, yağ alındıktan sonra bollaşan derinin yeni ölçülere kolaylıkla uyum sağlamasına yardımcı olur.
"Liposuction" için kesin yaş sınırı yoktur. "Liposuction" için en iyi adaylar, göreceli olarak normal kilolu fakat belirli bölgelerde yağ fazlaları olan kişilerdir. Hastanın fiziksel olarak sağlıklı, psikolojik olarak dengeli ve beklentilerde gerçekçi olması gerekir. En mühimi, sıkı ve elastik deri daha iyi bir kontur elde edilmesini sağlar.(Sarkık deri vücudunuzun yeni konturlarına göre iyi uyum sağlamaz ve cerrahi ek girişimlerle fazla derinin çıkarılmasını gerektirir. Bu ameliyat sonucunda bikini içinde kalan izler oluşacaktır). "Liposuction" yapılacak bölgede hasta yakın zamanda bir ameliyat geçirmişse, o bölgede kan dolaşımı bozuksa, veya hastanın akciğer veya kalp rahatsızlığı varsa ameliyat ertelenmelidir. "Liposuction", yani yağ emilmesi, vücudun belirli alanlarından, çene, boyun ve yanaklar dahil, kollar ve göğüs üst kısımları; karın, gövde yan kısımları, kalçalar ve uyluklar; ve dizler, bacak baldır kısımları ve ayak bileklerinden istenmeyen yağ fazlalıklarının çıkarılmasıdır. "Liposuction" kilo vermenin alternatifi değildir, fakat diyet ve egzersize yanıt vermeyen lokalize yağ depolanmalarını alma yöntemidir. "Liposuction" imajınızı ve kendinize güveninizi olumlu etkiler, fakat imajınızı tam ideale ulaştıramayabilir veya diğer insanların size bakışını değiştirmeyebilir.
Ameliyat olmak istiyorsanız önce doktorunuzla beklentilerinizi paylaşmanız doğru olacaktır. Eğer çene altındaki deride fazla yağ varsa ve deri sıkı ise, sadece "liposuction" daha güzel açılı, biçimli ve genç çene hattı yaratabilir. Bununla birlikte, eğer, boyun derisi gevşek ve sarkıksa, fazla yağ olsa da, tek başına "liposuction" arzu edilen sonucu yaratmayacaktır. Gevşek derili hastalarda genellikle "liposuction" yerine veya ona ek olarak bir yüz ve boyun germe gerekebilir. "Liposuction" oldukça güvenli ve etkili olmasına karşın, cerrahi bir prosedürdür ve kanama, enfeksiyon ve sinir hasarı gibi komplikasyonlara yol açabilir. Çok fazla miktarda yağ alınırsa, deri düzensizlikleri veya dalgalanma gibi estetik komplikasyonlar çok nadiren de yağ embolisi görülebilir. Özellikle 5 kg. üzerinde yağ alınması durumunda bu risk artar. Komplikasyonlar sık değildir ve birçok hasta sonuçlardan mutludur.
"Liposuction" normalde, hastalar iyi seçildiği, operasyon ekipmanları yeterli ve doktorun da bu konuda ve cerrahi olarak eğitimli yeterli ise güvenli bir işlemdir. Bununla birlikte, nadir durumlarda, bu prosedür vücutta çok fazla bölgede ve geniş miktarda uygulandığında şiddetli travmaya yol açabilir. Diğer daha nadir fakat olası komplikasyonlar arasında bölgede sıvı birikimi (drenajla boşaltılır) ve deri yaralanması gelir. Ciddi komplikasyonlar az olsa da, enfeksiyon veya aşırı kaybı şiddetli hastalığa yol açabilir.
"Liposuction" için yapılan kesiler, yarım santim uzunlukta olup kalan izler küçüktür ve neredeyse beli olmaz. Tedavi edilen bölgede deride torbalanma veya dalgalanma ve güneşe maruz kalırsa kalıcı olabilen pigmentasyon değişiklikleri (kahverengi lekeler) gibi sorunlar nadiren olabilir. Yine çok nadir oluşabilen asimetri durumunda(eşit olmayan kontur veya biçim) bazen ikinci bir ameliyat gerektirebilir. Eğer ameliyat çok geniş kapsamlı değilse -çıkartılacak yağ ve sıvı miktarı doktorunuzun sağlık durumu, vücut alanı ve cerrahi prosedüre göz önüne alarak belirleyeceği miktara göre- "liposuction" lokal anestezi ve sedasyonel anestezi altında yapılabilir. Hasta uyanık olacaktır fakat ağrı duymayacaktır. Eğer geniş bir alanda planlanıyorsa veya çok sayıda yerde yapılacaksa genel anestezi uygun olacaktır. Bu durumda hasta operasyon boyunca uyuyacaktır. Ameliyat işlemi genellikle 1-2 saat sürede tamamlanır, fakat emilim yapılan alanın büyüklüğü ve miktarına bağlı olarak süre yarım saatten birkaç saate kadar uzayabilir. Prosedüre başlamak için, "kanül" adı verilen küçük emici tüpleri içeri sokmak amacıyla çok ufak bir insizyon (kesi) yapılır. Kanülün dışarıda olan öteki ucu ise güçlü bir vakum yaratan bir makinaya bağlıdır. Cerrah kanülü derinin altındaki yağ tabakası derinliklerinde ileri-geri hareket ettirerek yağı keser ve emerek dışarı çıkartır. İyi sonuç alınması için enaz iki ayrı noktadan girilmesi gerekir. İkinci hatta bazen üçüncü bir noktadan girilerek daha önceki tarama alanları çaprazlanmış olur ve böylece yağ alınan bölge yüzeyinin daha düzgün olması sağlanır.
Bazen tüm yağı çıkarmak amacıyla ek ufak insizyonlar yapmak gerekebilir. Eğer lokal anestezi altında yapılıyorsa hasta sürtünme ve titreşim hissedecektir. Kanül derinde kasa doğru yaklaştıkça batma hissi ortaya çıkabilir. "liposuction" sırasında yağ ile birlikte sıvı kaybı da olacaktır ve bu sıvının kişiyi şoka sokmayacak miktarda olması gerekir. Damar yoluyla sıvı verilir ve gerekirse kan transfüzyonları da yapılabilir.
Ameliyat sonunda konforlu bir elastik giysi veya korse, "liposuction" yapılan yere giydirilerek kanama ve ödem önlenir ve derinin yeni kontura uygun biçimlenmesi sağlanır. Korse, ayrıca hastanın ağrılarını önlediği gibi, daha rahat hareket etmesini sağlar. Bu sıkı elbise veya bandajın, cerrahın uyarılarına göre, bir ay süreyle sürekli olarak giyilmesi gerekir, daha sonra birkaç hafta süreyle de gündüzleri giyilmesi gerekebilir. İnfeksiyona karşı antibiyotik verilebilir. Ameliyat sonrası çok iyi görünmeyi veya kendinizi iyi hissedeceğinizi düşünmeyin. Verilen fazla sıvılar nedeniyle hatta bir süre kendiniz ağır hissedeceksiniz. Yağ emilen alanlar şiş ve kanamalı görünecektir ve yanma hissi hissedilecektir. Ağrı, ağrı kesici ilaçlarla kontrol edilebilir. Yağ emilen alanda tüm his kaybolabillir ancak bu durum bir süre sonra düzelecektir. Ameliya sonrası alınan yağların oluşturacağı kilo kaybı hemen ortaya çıkmaz. Liposuction uygulanan bölgede oluşan ödem ve su tutulması bunun sebebidir.
İyileşme yavaş ilerleyen bir olaydır. Ameliyat sonrası bacaklarda venöz pıhtıların oluşumunu önlemek için cerrah size olabildiğince hemen ayağa kalkmanızı öğütleyebilir, fakat 2-4 hafta ağır aktiviteden sakınılmalıdır. 5-10 gün içinde dikişler alınır ve bazı hastalar 2-3 gün içinde dahi işine dönebilir, bazılarında ise ağrılar sürebilir fakat en fazla yaklaşık 2 haftada işe dönüş gerçekleşir. İşe ne zaman başlanacağını yapılan ameliyatın büyüklüğü, hastanın nasıl hissettiği ve doktorun önerileri belirler. 1-2 ay içinde şişlik ve renk değişikliklerin çoğu ortadan kalkarken bir miktar şişliğin kaybolması 6 ayı bulabilir. Cerrah bu süre içinde hastanın durumunu izler ve ek bir girişim gerekip gerekmediğini takip eder. Aşırı kanama, ağrıda ani bir artış gibi alışılmadık semptomlar belirirse doktorunuza başvurmaktan kaçınmayınız.
Emilme-yoluyla lipektomi çok az iz bırakarak size yeni bir vücut imajı kazandıran oldukça etkili bir tekniktir. Siz yemek yemenize dikkat ederseniz ve düzenli olarak egzersiz yaparsanız sonuçlar kalıcı olabilir. Eğer kilo alırsanız, sadece eski kabarıklıklarda değil, yağlanma tüm vücuda eşit dağılacaktır. Birçok hasta "liposuction" sonrası sonuçtan tatmin olur ; değişik elbiseler içinde kendilerini çok rahat hissederler. Beklentileriniz gerçekçi olduğu sürece yeni imajınızla kendinizi mutlu hissedeceksiniz.

Estetik ve Plastik Cerrahi

ESTETİK KARIN GERME (Abdominoplasti)
Doğumdan sonra ya da aşırı kilo vermeden sonra karın derisinin eski haline dönememesi sonucunda karın derisinde sarkmalar oluşabilir. Estetik karın ameliyatında, orta ve alt karın derisi, yağ dokusu ile birlikte fazla veya sarkmış olan kısmı çıkarılır, aynı ameliyatta karın kasları gevşemiş veya yana doğru araları açılmışsa, dikişler konarak gerginleştirilir. Genellikle göbek hizasının altnıda kalan deri tamamen çıkartılır, üzerinde kalan deri bölgesi ise göbek hizasını altına iner. Böylece karın derisi gerginleşir, düzleşir. Ameliyat sırasında karın kasları arasında orta hatta bir açılma mevcut ise (diyastaz) bu açıklık kapatılarak kaslar orta hatta birbirne yaklaştırılır. Böylece karında mevcut öne doğru bombelik te düzeltilmiş olur. ncak bu ameliyat sonucunda, bikini içinde olmak üzere yatay yönde uzun bir skar (iz) kalacaktır. Bu izin nedeni, yukardan aşağı doğru gerdirilen ve fazlalık kısmı çıkartılan karın dersinin alt kenarının dikilmesi sonucudur. Bu ameliyatla, hamilelikte oluşan çatlakların göbek hizasının altında kalanları tamamen giderilebilir. Genel vücut ölçüleri normale yakın fakat karın bölgesinde perhiz veya spora rağmen giderilemeyen deri ve yağ fazlalıkları olanlar en iyi adaylardır. Bu nedenle ameliyattan önce bir miktar kilo vermek yararlı olacaktır. Ayrıca, bir kaç doğumdan sonra karın derisinde sarkma veya gevşeme olanlar, karın kaslarında aşırı gevşeme olanlar, yaşın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkan deri elastikiyetinin azalması, aşırı miktarda kilo kaybından sonra derinin sarkması durumunda abdominoplasti yapılabilir. Perhize devam eden ve daha kilo kaybetmeyi planlayanlar için ameliyat ertelenmelidir. Ayrıca tekrar çocuk sahibi olmayı planlıyorsanız ameliyata karar vermeden önce iyi düşünmelisiniz. Abdominoplasti ameliyatı fizik görünüşünüzü daha iyileştirir, kendinize güveninizi arttırır. Fakat yinede mükemmel bir görüntü beklenmemelidir. Ayrıca etrafınızdaki insanların size davranışlarında bir değişme beklemeyiniz. Tecrübeli bir cerrah tarafından yapıldığında abdominoplasti ile iyi sonuçlar alınabilir. Ancak her cerrahi girişimde olabilecek komplikasyonlar bu girişimde de olabilir. Ameliyat sonrası komplikasyonlar arasında enfeksiyon ve kanama nadir de olsa görülebilir. Enfeksiyon durumunda drenaj ve antibiyotik kullanılır. Yara iyileşmesinin gecikmesi durumunda daha fazla skar (iz) kalabilir. Aşırı belirgin izler için ikinci bir girişim gerekebilir. Özellikle sigara yara iyileşmesini bozan etkenlerden biridir. Bu nedenle ameliyatdan önce sigara içilmesine son vermek gerekir. Ameliyattan 10 gün önce sigara içilmesine son vermelidir. Ameliyat öncesi özellikle gövde bölgesi güneşte kalmamalı, diyet uygulanıyorsa, yara iyileşmesini bozabileceğinden buna da ara verilmelidir.
Ameliyat: Genellikle yapılacak ameliyatın zorluk derecesine göre ortalama 3-4 saat sürer. Hastalara ameliyat öncesi sedasyon (sakinleştirici ilaçlar) yapılır. Ameliyat genel anestezi altında gerçekleştirilir. Ameliyat izi bikini içinde kalacak şekilde deri kesisi yatay yönde yapılır. Karın göbek altından, kaburgaların alt kenarına kadar olan bölge derisi altta bulunan kas tabakasından ayrılır. Göbek hemen kenarından elips şeklinde kesilerek karın duvarında bırakılır. Daha sonra karın kaslarında gevşeme varsa uygun dikişlerle gerginleştirilir. Deri aşağı doğru hafif çekilerek fazlalık miktarı belirlenir. Ortadan bir geçici tespit dikişi konduktan sonra göbeğin yeni yeri belirlenerek ufak bir kesi yapılır. Karın duvarındaki göbek buradan çıkarılır ve yeni yerine dikilir. Göbek yeni yeri işaretlenerek kesilir ve yeni yerine ince dikişlerle dikilir. Hafif gerilen deri altta daha önce yapılan kesi üzerine getirilerek fazlalılığı kesilir. Sonra deri kenarları ince dikişlerle dikilir. Ameliyat sonunda karın dikişlerinin gergin olmaması için dizler karına çekik olarak hasta yatırılır.
Ameliyat sonrası birkaç gün karında ağrı, gerginlik hissi ve ödem (sıvı birikimine bağlı hafif şişlik) olabilir. Bu yakınmalar için ağrı kesiciler kullanılır. Erken devrede hasta ayağa kaldırılır ve yürümesi istenir. Deri dikişleri 5-7. günde alınmaya başlanarak 10-15 günde tamamı alınır. Pansuman sargıları azaltılarak yerine karın korsesi giydirilir. Hastaların bazıları 2 hafta sonra işine dahi dönebilir. Tam iyileşme ise birkaç hafta sürebilir. Karındaki dikiş izleri önceleri pembe renkte ve belirgindir. Giderek izlerin rengi solar ve izler azalır. Bu süreç altı aya kadar devam edebilir. Korse ise 1-1.5 ay kadar kullanılır. Daha sonra hafiften başlamak üzere karın kaslarını çalıştıracak egzersizler tavsiye edilir.

Estetik ve Plastik Cerrahi

GÖZ KAPAĞI ESTETİĞİ (BLEFAROPLASTİ)
Göz kapakları yaşlanmayla birlikte, bazen kalıtsal olarak daha genç yaşlarda ya da gözlerin fazla yorulmasına bağlı olarak torbalanabilir ya da bollaşabilir. Bazen torbalanma olmadan sadece deride sarkma vardır. Göz kapağı estetiği ya da blefaroplasti, göz kapağına uygulanan estetik cerrahi girişimdir. Bu girişimde, alt ve üst göz kapaklarından fazla yağ dokusu, deri ve kas fazlalıkları ile birlikte çıkarılır. Ancak çıkarılan doku miktarlarının çok iyi planlanması gerekir. Düzgün yapılmış bir blefaroplasti hastaya daha genç bir görünüm kazandırır. Göz kapağı cerrahisi lokal anestezi altında hafif bir intravenöz sedasyon (sakinleştirici) ile yapılır. Her cerrahi girişimden sonra az veya çok görülebilen bir iz (skar) kalır. Önemli olan bu izin çok ince ve belirsiz olmasıdır. Göz kapakları ise hemen hemen vücudun en az iz kalan bölgelerindendir. Girişimin kesileri üst ve alt göz kapaklarının doğal kıvrım çizgilerine yerleştiriirpiklerin 1 mm altından yatay olarak yapılır. Bu nedenle iz farkedilmez. Üst göz kapağında ise göz açıkken üstte oluşan doğal kıvrıma rastlatılır. Bu nedenle göz açıkken üstteki iz görünmez. Ancak uyurken çok yakından farkedilebilir. Önceleri pembe renkte olan ameliyat izi zamanla beyazlaşır veya normal ten rengine dönüşür.

Blefaroplasti göz çevresindeki kırışıklıkları ortadan kaldırmadığı gibi düşük kaşları kaldırmaz. Bu amaçla başka ameliyatlar planlanır. Göz çevresindeki siyah dairesel çizgiler, göz altı torbacıkları ile ilgili ise, bir miktar düzelebilir, ancak alt göz kapağı cildinin koyu görüntüsü kalır. Herhangi bir kimse blefaroplasti olabilir mi? En iyi hastalar sağlıklı psikolojik olarak dengeli ve bilinçli kişilerdir. Bazı sistemik hastalıklar blefaroplastinin riskini arttırır. Bunlar tiroid hastalıkları, hipertansiyon ve gözlerin nemlenmesi için yeterli derecede gözyaşı üretemeyen durumlardır. Tecrübeli bir Plastik Cerrah tarafından yapıldığında, komplikasyonlar çok az orandadır. Bütün hastalarda ameliyat sonrası birkaç gün morluk ve şişlik oluşur. Kesi yerlerine sürülen pomadlardan dolayı bazı hastalar geçici olarak bulanık görebilirler. Seyrek olarak da alt göz kapağı ektropiona yol açarak biraz aşağı çekilebilir (göz kapağı tam kapanmaz, biraz açık kalabilir. Bu durum genellikle geçicidir. Ancak düzelmezse, çok nadiren ikinci bir cerrahi girişim gerekebilir. Herhangi bir cerrahi girişimin teorik komplikasyonları olan kanama, enfeksiyon, yara dehisansı, ve ağır derecede skar da mümkündür, ancak çok nadirdir.
Göz kapağı cerrahisi (blefaroplasti) alt ve üst göz kapaklarından fazla yağ dokusunun deri ve kas ile birlikte alınması için bir girişimdir. Göz kapağı cerrahisi düşük üst göz kapakları ve şişkin alt göz kapağı torbacıklarınızı - sizi daha yaşlı ve daha yorgun gösteren ve görüşünüzü engelleyen özellikler -düzeltebilir. Bütün bunlara rağmen, diğer çizgileri yok edemez, gözlerinizin çevresindeki siyah dairesel çizgileri yada sarkık kaşları ortadan kaldıramaz. Asya ırkından gözlere üst göz kapağı çizgisi ekleyebilirken, sizin etnik veya ırk özelliklerinizi ortadan kaldırmaz. Blefaroplasti tek başına yada yüz germe veya kaş germe gibi diğer yüz cerrahisi ameliyatları ile birlikte yapılabilir. Göz kapağı cerrahisini düşünürseniz, bu bilgi size ameliyat hakkında - ne zaman yardım edebilir, nasıl yapılır, beklentileriniz ne olabilir - temel özellikleri verebilir. Bütün sorularınızı cevaplayamaz, çünkü çoğunlukla hastanın kendisine ve cerraha bağlıdır. Lütfen anlamadığınız herhangi bir şeyi cerrahınıza sorunuz.
Blefaroplasti görünümünüzü ve kendinize güveninizi arttırır, ama sizin idealinizdeki ile karşılaştırılabilecek veya diğer insanların size farklı davranmalarını sağlayacak kadar görüntünüzü değiştirmeyebilir. Cerrahiye karar vermeden önce beklentileriniz hakkında düşününüz ve cerrahınızla tartışınız. En iyi adaylar sağlıklı psikolojik açıdan stabil ve gerçekçi beklentiler içinde erkek ve kadınlardır. Çoğu 35 yaş ve üzerindedir, ama düşük, torbacıklı göz kapağı ailenizde varsa, daha genç yaşta göz kapağı cerrahisine karar verebilirsiniz. Birkaç sistemik hastalık blefaroplastiyi daha riskli hale getirir. Bunlar hipotiroidizm, ve Grave hastalığı gibi tiroid hastalıkları, kuru göz veya gözyaşı yokluğu, hipertansiyon veya diğer dolaşım hastalıkları, kardiyovasküler hastalıklar ve diyabettir. Retina detaşmanı veya glokom dikkatli olmak için bir sebeptir; ameliyattan önce göz doktoru tarafından değerlendirilmelidir. Usta bir Plastik Cerrah tarafından yapıldığında, komplikasyonlar seyrek ve az orandadır. Bununla beraber, enfeksiyon veya anesteziye reaksiyon gibi komplikasyonlar daima söz konusudur. Blefaroplasti sonrası ortaya çıkan minör komplikasyonlar ise, birkaç gün çift veya bulanık görme; göz kapaklarının köşelerinde geçici şişlik; ve iyileşme veya skarda hafif asimetridir. Dikişler alındıktan sonra küçük beyaz sivilceler ortaya çıkabilir; cerrahınız ince bir iğne ile onları kolaylıkla yok edebilir. Cerrahi sonrası bazı hastalar uyurken, gözlerini kapatmakta zorluk çekebilir; seyrek olarak da bu durum kalıcı olabilir. Diğer seyrek görülen komplikasyon da alt göz kapağının aşağı çekilmesi, ektropiondur. Bu durumda, cerrahi girişim gerekebilir.
Göz kapağı cerrahisi - gözlerin çevresindeki alanı uyuşturan - lokal anestezi altında, oral veya intravenöz sedatif verilerek yapılır. Cerrahi sırasında uyanık olacaksınız, ama sakin olup, ağrıyı hissetmeyeceksiniz. (Bununla birlikte, bazı çekiştirmeler ve huzursuzluk hissedebilirsiniz.)



Ameliyat: Blefaroplasti genellikle cerrahinin uzamasına bağlı olarak bir ila üç saat sürer. Alt ve üst göz kapakları ameliyat edilecekse, önce üst göz kapakları sonra alt göz kapakları ameliyat edilir. Tipik bir girişimde, cerrah göz kapaklarınızın doğal çizgilerini takip eden kesiler yapar; üst göz kapağındaki çizgiler ve alt göz kapağında kirpiklerin hemen altından. Kesiler göz kapaklarının kenarında "crow’s feet’e" kadar ya da veya gözlerin dış kenarındaki gülme çizgilerine kadar ilerletilebilir. Bu kesilerden çalışarak, cerrah deriyi alttaki yağ ve kas dokusundan ayırır, yağ dokusunu çıkarır ve fazlalık olan kas ve deri dokusunu keser. Daha sonra kesiler çok ince sütürlerle kapatılır. Alt göz kapaklarınızda deri çıkarılmasını gerektirmeden yağ torbacıkları varsa, transkonjunktival blefaroplasti yapılabilir. Bu girişimde kesi alt göz kapağının içinden, görünen bir skar bırakmadan, yapılır. Genellikle daha derin daha elastik derili genç hastalarda uygulanır. Cerrahiden sonra, cerrah gözlerinizi bir pomadla nemlendirir ve pansuman yapabilir. Anestezi etkisi geçtikden sonra göz kapaklarınızı gerilmiş olarak hissedebilirsiniz, ama cerrahınız tarafından reçete edilmiş ağrı kesicilerle ağrı ve huzursuzluk kontrol edilebilir. Şiddetli bir ağrı hissederseniz, hemen cerrahınızı arayınız. Cerrahınızı birkaç gün başınızı yukarıda tutmanız ve şişlik ve morluğu azaltmak için soğuk uygulamanızı önerecek. (Morluk kişiden kişiye değişir: birinci haftada en fazla noktaya ulaşır ve genellikle iki ila dört hafta sürer.) Bir hafta kadar yapışık olana gözlerinizi nasıl temizleyeceğiniz gösterilecek.
Birçok doktor göz damlası önerir çünkü göz kapaklarınızı kuru hissedebilirsiniz ve gözleriniz yanma ve batma olabilir. İlk birkaç hafta fazla göz yaşı, ışığa hassasiyet, ve bulanık görme ve çift görme gibi geçici değişiklikler olabilir. Cerrahınız ilk bir iki hafta iyileşmenizi yakından takip edecek. Dikişler ameliyattan üç ila yedi gün sonra alınmalıdır. Dikişler alındıktan sonra, gözler çevresindeki şişlik ve morluk giderek kaybolacak ve daha iyi bakmaya ve daha iyi hissetmeye başlayacaksınız. İki ila üç gün sonra okuyup, televizyon seyredebilirsiniz. Bununla birlikte, iki hafta kontakt lens takamazsınız ve daha sonra taksanızda, bir süre rahatsız hissedebilirsiniz.
Bir hafta ile on gün içinde birçok kişi günlük hayatına ve işine dönmek için kendini hazır hisseder. İyileşme hızına ve doktorun önerilerine bağlı olarak kalan morluğu saklamak için makyaj yapabilir. Birkaç hafta güneş ışığı, rüzgar ve diğer irritanlara duyarlı olabilirsiniz, onun için dışarı çıkarken, güneş gözlüğü takmalısınız. Ameliyat sonrası 3-5 gün süreyle günlük aktivitelerden ve üç hafta kadar ağır aktivitelerden uzak durmanız gerekir. Kan basıncınızı arttıran aktiviteler olan eğilme, kaldırma ve ağır spor aktivitelerinden uzak durmak özellikle önemlidir. Sıvı tutulması sağlayacağından alkolden uzak kalmanız uygun olur.
Ameliyat sonunda göz kapaklarını kapatan bir pansuman uygulanır. Bu sargıların arasından dar bir aralıktan görmeniz mümkün olacaktır. Ertesi gün bir pansuman yapılarak sargılar değiştirilir. Daha sonra 3-7 gün arasında iki pansuman daha yapılarak dikişler tedricen azaltılarak alınır.
İyileşme devresi aşamalı bir durumdur, ve cerrahiden sonra altı hafta veya daha fazla skarlarınız hafif pembe kalabilir. İlerde, neredeyse görünmez ince bir beyaz çizgi oluncaya dek solacak. Diğer taraftan, göz kapağı cerrahinizin olumlu sonuçları - daha uyanık ve daha genç bakışlarınız - yıllarca sürecek. Birçok kişi için, bu sonuçlar kalıcıdır

Estetik ve Plastik Cerrahi

Cinsel Estetik
Küçük dudaklar (labium minus), büyük dudakların arasında ince deri kıvrımı şeklinde uzanır. Önde orta çizgide birleşerek klitorisi (bızır) bir kılıf gibi örterler. Küçük dudaklar arkaya doğru küçülür ve belli belirsiz bir kıvrım halini alır. Renk, şekil ve büyüklükleri ırka ve yaşa göre değişiklik gösterebilir.
Normal olarak ortalama uzunlukları 5 cm boyunda ve 0.5-1 cm kalınlığındadır. Vajen girişindeki ıslaklığı sağlayan, Bartholin denilen bezlerdeki salgının akış noktası küçük dudakların iç yüzlerinde bulunmaktadır. Bu bezlerin ağzı çok kolay mikrop kapabilmekte ve apse oluşturabilmektedir. Bazen labium majuslar yani dış dudaklar yapısal olarak normalden uzun olabilir. Bu durumda cinsel ilişki esnasında penisin itmesi ile labiumlar gerilebilir ve bu da ağrıya yol açabilir. Bu durumda tedavi ve kozmetik amaçlı cerrahi ile labiumlar normal boyutlarına indirilebilir. Labiumların düzeltilmesi operasyonlarına “labioplasti” adı verilir. Benzer şekilde dış dudakların asimetrik olması durumu da hem psikolojik hem de fonksiyonel olarak cinsel hayatı olumsuz etkileyebilir ve yine labioplasti gerekli olabilir. Lokal anestezi altında, ameliyathane şartlarında küçük dudaklar olması gerektiği kadar küçültülebilir. Kendiliğinden eriyen dikişlerle yara dikilir. Ameliyat süresi, yarım saat civarında sürebilir. Bu ameliyat kızlık zarına zarar vermez, cinsel ilişkiye, orgazma, gebe kalmaya ve doğum yapmaya herhangi bir zararı veya engeli yoktur. Ameliyattan sonra idrar yapma ile ilgili bir sorun olmaz, doktor tarafından önerilen temizlik yöntemleri ile bakım yapılır. Rahatsızlık verecek derecede ağrı ve yanma olmaz. Yara iyileşmesi ile ilgili problemlerle sık karşılaşılmaz. Ameliyatın ertesi günü duş alınabilir, normal hayata dönülebilir. Yara iyileşmesi bir haftada tamamlanır. Ameliyattan 3-4 hafta sonra cinsel ilişkiye girilebilir. Dıştan bakıldığında ameliyat izi fark edilmez.
Vajinal daraltma yada yenileme ise yaş veya doğumlara bağlı olarak vajinanın gevşemesi sonucu oluşan estetik görünüm düzeltmeye ve cinsel ilişki hazzını artırmaya yönelik cerrahi bir uygulamadır. Gevşeme yapısal olarak veya normal doğum sonrası oluşan travma sonucunda kadında alt genital bölgede bulunan kas ve yumuşak dokuların gevşeyip genişlemesi ve sarkmasıdır. Vajinal kaslar gevşer, normal gerginlik ve dirençleri azalır, vajinayı kontrol ve destek fonksiyonları bozulur. Sonuç olarak vajina gevşer, iç, dış genişliği artar ve cinsel haz azalır. Duvarlardaki gevşeme aynı zamanda cinsel partner olan erkeğin duyacağı cinsel hazzı da azaltacaktır. Cerrahi olarak vajinal kanal

Estetik ve Plastik Cerrahi

Kulak Estetik Ameliyatları
Kulak estetik girişimleri en sık kulak boyutunu küçültme ya da kepçe kulak durumunu düzeltmek amacıyla yapılır. Kulak kepçesinin normalden daha fazla öne doğru kıvrık olması durumuna "kepçe kulak" (protruding ear) adı verilmektedir. Kulak kepçesindeki Y şeklindeki kıvrımın yetersiz gelişmesi ya da düz olası, genellikle temel sebeptir. Kulak gelişiminin büyük kısmı (% 80) 5-6 yaşa kadar tamamlanmaktadır. Bu nedenle okula başlamadan bu tür ameliyatlar yapılabilmektedir. Bu yaşlarda yapılması özellikle çocuğun ruhsal durumunda oluşabilecek olumsuzlukları önleyebilir. Ancak ameliyatın daha ileri yaşlarda da yapılması mümkündür. Küçük çocuklarda ameliyat, genel anestezi altında, büyüklerde ise lokal anestezi ile yapılabilmektedir. Ayrıca her yaşta kulak estetik ameliyatı yapılabilir.
Ameliyatta, kulak arkasından yapılan bir kesi ile kulak kepçesinin kıkırdak dokusu açılır. Kulak kepçesinin arkaya doğru kıvrımını sağlamak için uygun yerlerden kıkırdak törpüsü ile kıkırdak inceltilir. Daha sonra kıvrımın kalıcı olması için özel dikişler konur. Kulak sayvanının kıvrımı arttırılarak, başa daha çok yaklaşması sağlanır. Kulak kepçesinin baş ile yaptığı açı normalde 30-35 derecedir. Bu açı oluşturulmaya çalışılır. Ameliyat kulak arkasından yapıldığı için dıştan herhangi bir ameliyat izi görünmez. Ameliyat ortalama bir saat kadar sürebilir. Hasta aynı gün vine dönebilir.
Ameliyat sonunda her iki kulak üzerine baskılı sargı uygulanır. Ertesi gün hasta pansuman çağrılır. Ameliyat sonrası ilk gün bir miktar ağrı duyulabilir. Bunun için ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Sargı açıldıktan sonra birkaç gün süreyle kulakların üzerine gelecek şekilde tenisçi bandı ya da bayanların kullandığı saç bandı takılması tavsiye edilir. Saç bandı ne gevşek ne de çok sıkı olmamalıdır.
Ameliyat sonrası 3-5 gün kulakta hafif bir şişlik ve kızarıklık olabilir, ancak bu süre sonunda tamamen düzelecektir. Kulak estetik ameliyatları gerek iz kalmaması, gerekse lokal anestezi ile yapılıp kısa sürede iyileşmesi nedeniyle yüz güldürücü ameliyatlarımızdan birisidir.

SAĞLIK DEYİNCE