Aile planlaması, ailelerin istedikleri sayıda, istedikleri zamanda ve sağlıklı aralıklarla, bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmaları demektir. Aile planlaması çocuk sayısını kısıtlamak demek değildir. Aile planlaması çalışmaların temel amacı ailenin sağlığını korumak ve onların mutlu yaşamalarını sağlamaktır. Aile planlaması çalışmaları ile,çiftlere gebe kalmak ve doğum yapmak için en uygun koşulların neler olduğu öğretilir. Gebelikler arasında belli bir süre bırakılarak anne ve çocuk sağlığının korumaktır. Bu hizmet, ailedeki kişi sayısını sınırlandırma anlamı taşımaz!
Çocuk yapmada aileler, tamamen serbest olup, kendi iradeleri ile istedikleri, bakabilecekleri, yetiştirebilecekleri sayıda çocuk sahibi olabilirler. Önemli olan ailelerin bilinçli olarak, sorumluluk taşıyarak karar vermeleridir. İstediği halde çocuk sahibi olamayan kısır çiftlere yardım edilir,yol gösterilir. Aile Planlaması, eşlere çocuk yapmak istedikleri veya istemediklerinde yol gösterir. Onlara çocuk sayısı ve doğumlar arasındaki süreyi belirlemelerinde yardımcı olur.
Başka bir deyişle Aile Planlaması evli çiftlerin ekonomik olanaklarına ve kişisel isteklerine göre çocuk sayısını tayin etmelerini ve doğumların ana-çocuk sağlığına uygun aralıklarla olmasını sağlayan koruyucu bir hizmettir.
Aile Planlaması, eşlere çocuk yapmak istedikleri veya istemediklerinde yol gösterir. Onlara çocuk sayısı ve doğumlar arasındaki süreyi belirlemelerinde yardımcı olur.
Bununla birlikte iki yıldan sık aralıklarla yapılan doğumlar ile annenin çok genç ya da yaşlı olması anne ve çocuk sağlığını olumsuz etkilemektedir. Her yıl dünyada yarım milyondan fazla kadın gebelik ve doğumla ilgili sorunlar yüzünden ölmekle geride bir milyondan fazla anasız çocuk bırakmaktadır. Aile Planlaması ile bu ölümlerin çoğu önlenebilirdi. Yine istenmeyen gebelikler de ana ölümüne neden olmaktadır.
Yine bu nedenle her yıl ülkemizde 500 binden fazla kadın kürtaj olmakta, daha da tehlikelisi kürtajla ilgili 50 binden fazla kadın yaşamını yitirmektedir. Etkin Aile Planlaması yöntemlerinin kullanılması ile ülkemizde yılda l500 annenin ve 60 bin bebeğin ölümü engellenebilir. Yine çok ve sık doğuma bağlı kadın hastalıkları, kansızlık; zor doğum ve bunlara bağlı olarak ana ölümleri artmaktadır.
Çocuk sağlığı da çok ve sık doğumdan etkilenmektedir. Şöyleki; Doğumlar arasında geçen süre 2 yıldan azsa, bir önceki çocuğun ölüm tehlikesi yaklaşık %50 oranında artmaktadır.
En az iki yıl ara ile doğan çocuklar daha sık aralıklarla doğan çocuklara göre fiziksel ve zihinsel açıdan daha iyi gelişmektedirler.
iki yaşın altındaki bir çocuğun sağlığını ve gelişimini tehdit eden en büyük tehlike, ailede yeni bir bebeğin dünyaya gelmesidir.
Bir anne bedeninin gebelik ve doğum etkilerinden tam olarak kurtulabilmesi için iki yıllık bir sürenin geçmesi gerekir.
Eğer bir anne doğumdan sonra iki yıl geçmeden tekrar gebe kalırsa, yeni bebeğin zamanından önce doğması ve anne karnında iyi beslenemediği için düşük kilolu doğma ihtimali artar. Çok ve sık doğum sonucu çocuklar sık hastalanmakta, kansızlık artmakta, sonuçta fiziksel ve zihinsel açıdan iyi gelişememektedirler.
Anne ise çok ve sık doğum sonucu yıpranmakta ve çocuklarına karşı ilgisi azalmakta, bunlara ek olarak ekonomik zorluklar da eklenince çocuğun yaşamına verilen değer azalmaktadır.
AİLE PLANLAMASININ AMACI
Çok ve sık gebelikleri önlemek,Çok ve sık doğumların anne ve çocuk sağlığına olan olumsuz etkilerini gidermek,İstenmeyen gebeliklerde tehlikeli yollarla yapılan düşükleri önlemek,Çocuğu olmayan ailelerin çocuk sahibi olmaları için yol göstermek,Ailelere gebelikten korunmanın modern ve tibbi yollarını öğreterek ana sağlığı ve çocuk sağlığı düzeyini yükseltmek -ANNE SAĞLIĞINA FAYDALARI
Çok ve sık doğuma bağlı gebelikleri önler,Çok ve sık doğuma bağlı kadın hastalıklarını önler,Kansızlık ve kansızlığın neden olduğu hastalıkları önler,Zor doğuma bağlı tehlikeleri önler,Erken ve geç yaşta olan doğumları önler,İstenmeyen gebelik ve düşükleri önler,Anne sağlığı için zararlı, iki yıldan kısa aralıklarla olan doğumları önler,Annenin ruh sağlığını korur,Sonuçta; ANNE ÖLÜMLERİNİ AZALTIR, TOPLUMDA SAĞLIKLI VE MUTLU ANNE SAYISI ARTAR
DOST SİTELERİMİZ
Gebelik ve sigara kullanımı gebelere tavsiyeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gebelik ve sigara kullanımı gebelere tavsiyeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
13 Nisan 2008 Pazar
24 Ekim 2007 Çarşamba
Kadın Sağlığı
Gebelik ve sigara kullanımı gebelere tavsiyeler
Sigaranın genel olarak sağlık üzerindeki olumsuz etkileri iyi bilinmektedir. Sigara kullanımı ile akciğer kanseri, kalp-damar hastalıkları, kronik akciğer hastalıkları, mesane kanseri, mide-barsak kanserleri ve rahim ağzı kanseri gibi birçok hastalığın riskini artırdığı birçok çalışmada gösterilmiştir. A.B.D’de yılda 450.000 ölümden sorumlu nedenler arasında sigara da yer almaktadır. Ayrıca sigaranın neden olduğu hastalıklar nedeniyle yapılan harcamaların 157 milyar dolar olduğu belirtilmektedir. Bu istatistikler sigaranın gerek sağlık, gerekse ekonomik açıdan ne kadar önemli bir sorun olduğunu net olarak göstermektedir. Gebelik sırasında sigara kullanımının hem kadın, hem de bebek üzerinde çok önemli olumsuz etkileri bulunmaktadır.
Gebelikte sigara kullanımı göbek kordonu ve plasentada değişiklikler, plasentanın aşağı yerleşmesi, dış gebelik, bebekte gelişme geriliği, düşük, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, idrar yolları anomalileri, bebekte doğum öncesi ve sonrası ani ölüm gibi önemli hastalık ve durumların riskini artırmaktadır. Ayrıca süt vermede sorunları, bebeğin fiziksel gelişimi, sinir sistemi fonksiyonlarında bozukluk, bebeğin entellektül gelişimi ve ruhsal durumunda bozulmalara neden olabilmektedir. Solunum sistemi, sinir sistemi, duyu organları, deri ve idrar yolları hastalıkları sigara içen annelerin çocuklarında daha sık görülmektedir. Sigarada nikotin dışında karbon monoksit, siyanid, anilin, metanol, hidrojen sülfit, arsenik, kurşun ve kadmiyum gibi birçok toksin bulunduğu için potansiyel olarak bebekte enomalilere neden olabileceği düşünülmektedir. Sigaranın içerisinde 3000’nin üzerinde toksin bulunmaktadır. Şimdi bu riskleri biraz daha istatistiksel bilgilerle ortaya koymak istiyorum.Düşük doğum ağırlığı nedenlerinin % 20-30’nun annenin sigara kullanımına bağlı olduğu düşünülmektedir. Genel olarak sigara kullanan annelerin bebekleri 200-250 gram daha düşük ağırlıkta ve 1 cm daha kısa doğmaktadır. Ayrıca doğum kilosu düşük olan bebeklerin kronik bir hastalığa yakalanma ve doğumdan sonraki ilk 1 ay içerisinde ölüm riski 40 kat artmaktadır. Doğum ağırlığındaki düşüş ile içilen sigara sayısı arasında direk bir bağlantı bulunmaktadır. Yani çok yaygın bir inanış olan 5 sigaranı zararı yoktur düşüncesi tamamen yanlış olup, sigaranın zararlı etkileri ilk sigara ile birlikte başlamaktadır. Gebeliğin ilk 16 haftasında sigarayı bırakan anne bebeklerinde doğum ağırlığı normal olmaktadır.Sigara içen gebelerde düşük ve erken doğum olasılığı 2 kat artmakta ve doğumdan sonraki ilk 1 yıl içerisinde ölüm riski artmaktadır. Doğumdan sonra 2-5. aylar arasında “ani bebek ölümü” en önemli bebek ölüm nedeni olup, sigara içen annelerin bebeklerinde bu risk içilen sigara sayısına bağlı olarak 2-6 kat artmaktadır.
Gebelik sırasında sigara bırakıldığı zaman doğum sonrası bebek ölümlerinde %10 ve gebeliğin son dönemleri ile doğum sonrası erken dönemde bebek kaybı riskinin ise %12 düzeyinde azalacağı tahmin edilmektedir. Gebelikte sigara kullanımın bir diğer önemi de bebeğin sinir sistemi gelişimi üzerindeki olumsuz etkileridir. Yapılan çalışmalarda doğum öncesi sigaraya maruz kalan bebeklerde hiperaktivite, dikkat eksikliği, heceleme ve okuma zorluklarınındaha sık olduğu görülmüştür. Yine bazı çalışmalarda bu bebeklerde entellektüel gelişimde yetersizlik ve bazı davaranış bozukluklarının daha sık olduğu gösterilmiştir. Bunun sonucunda dikkat eksikliği, okuma ve matematik problemlerinin öğrenilmesi ortalama olarak 4-5 ay daha geç olmaktadır. Sigara içerisindeki karbonmonoksitin beyin proteinleri, DNA, noradrenalin ve seratonin konsantrasyonlarını azaltması, dopamin dolaşımını değiştirmesi ve nikotinin beyin oksijenlenmesini azaltmasının yukarıda sözettiğimiz etkilerden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Son zamanlarda yapılan bir çalışmada ise sigaraya maruz kalan bebeklerin daha hiperaktif olduğu, stressle başa çıkmada daha çok sorun yaşadıkları, daha az uyudukları, daha sık soludukları, beslenme sorunlarının daha sık olduğu, daha çok terledikleri ve daha sık ateşlendikleri gösterilmiştir. Sonuç olarak gebelikte sigaranın bebek üzerinde doğum öncesi ve sonrası dönemde çok önemli yan etkileri bulunmaktadır. Genel olarak sağlık üzerindeki olumsuz etkileride gözönünde bulundurulduğunda sigara bırakmanın önemi açıkça görülmektedir. Burada direk olarak değinmemekle birlikte sadece aktif değil, pasif içicilikte aynı olumsuz etkilere yol açmaktadır. Gebelikte Sigara Bırakmanın YollarıGebelik dönemi kadınların sigarayı bırakma konusunda en motive olduğu dönemdir. Ancak buna rağmen birçok kadın sigara bırakma konusunda başarısız olmakta veya hiç bırakma girişiminde bulunmamaktadır. Burada hekime de çok önemli görevler düşmektedir. Öncellikle sigaranın bebek üzerindeki olumsuz etkileri hastaya detaylı bir şekilde anlatılmalı, hastaya sigarayı bırakma yolları konusunda bilgi verilmeli ve gerekirse bir psikiyatrist veya psikolog ile konsulte edilmelidir. Birçok hasta gebelikte 5 sigaranın hiçbir zararı omadığını düşünmekte ve yine birçoğu bu bilgiyi direk olarak bir hekimden aldığını belirtmektedir. Bu kesinlikle doğru olmayıp, daha önce de belirttiğim gibi sigaranın olumsuz etkileri ilk sigara ile birlikte başlamaktadır. Sigara bırakma yolları benim direk olarak alanıma girmediği için sadece başlıklar şeklinde verceğim:1. Sigara bırakmanın motive edilmesi: Bunun için hastaya sigrayı bırakmanın önemi ve sigaranın riskleri anlatılmalı, sigaranın bırakılması ile elde edeceği ekonomik kazançlar anlatılmalı ve gerekirse hasta belirli aralıklarla kliniğe çağrılmalıdır.2. İlaçlar: Bupropion SR (Zyban): Uzun dönemde sigara bırakma oranını 2 kat artırmaktadır. Tek başına veya nikotin replasman tedavisi (yapıştırma, sakız, sprey gibi) ile birlikte kullanılabilir.3. Nikotin Replasman Tedavisi: Bunun için yapıştırma, sakız, solunum yolu veya burun spreyi şeklinde alınabilir. Nikotin yapıştırma bantları sigarayı bırakma oranını 2 kat artırmaktadır. Yine yapılan çalışmalarda nikotin sakızlarının sigarayı bırakma oranını %30-80 artırdığı gösterilmiştir. Burun spreyinin en önemli avantajı ise sigarayı bırakmaya belirtileri hızlı bir şekilde hafifletmesi ve kilo alımının daha geç görülmesidir. Yani kilo alımını önlememekte, ancak daha geç ortaya çıkmaktadır. 4. Diğer tedaviler: Daha az kullanılmakla birlikte Klonidin ve Nortriptilin gibi ilaçlarda sigarayı bırakmak için kullanılmaktadır.5. Bilişsel-Davranışçı Tedaviler: Öncellikle sigara isteği uyandıran durumlarda sigara içilmemesi sağlanmalıdır. İçilen sigara sayısı tek tek kaydedilmeli ve sigaranın zararları her defasında hastaya anımsatılmalıdır. Sigara içilmesini teşvik eden nedenler ve çevresel etkenmeler mümkün olduğunca azaltılmalı ve hastanın sigara içmediği dönemdeki psikolojik etkilerini nasıl azaltabileceği konusunda bilgi verilmelidir. Sigara bırakma konusunda bir gün belirlenmeli ve bir eksersiz programına başlanmalıdır.
Sigaranın genel olarak sağlık üzerindeki olumsuz etkileri iyi bilinmektedir. Sigara kullanımı ile akciğer kanseri, kalp-damar hastalıkları, kronik akciğer hastalıkları, mesane kanseri, mide-barsak kanserleri ve rahim ağzı kanseri gibi birçok hastalığın riskini artırdığı birçok çalışmada gösterilmiştir. A.B.D’de yılda 450.000 ölümden sorumlu nedenler arasında sigara da yer almaktadır. Ayrıca sigaranın neden olduğu hastalıklar nedeniyle yapılan harcamaların 157 milyar dolar olduğu belirtilmektedir. Bu istatistikler sigaranın gerek sağlık, gerekse ekonomik açıdan ne kadar önemli bir sorun olduğunu net olarak göstermektedir. Gebelik sırasında sigara kullanımının hem kadın, hem de bebek üzerinde çok önemli olumsuz etkileri bulunmaktadır.
Gebelikte sigara kullanımı göbek kordonu ve plasentada değişiklikler, plasentanın aşağı yerleşmesi, dış gebelik, bebekte gelişme geriliği, düşük, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, idrar yolları anomalileri, bebekte doğum öncesi ve sonrası ani ölüm gibi önemli hastalık ve durumların riskini artırmaktadır. Ayrıca süt vermede sorunları, bebeğin fiziksel gelişimi, sinir sistemi fonksiyonlarında bozukluk, bebeğin entellektül gelişimi ve ruhsal durumunda bozulmalara neden olabilmektedir. Solunum sistemi, sinir sistemi, duyu organları, deri ve idrar yolları hastalıkları sigara içen annelerin çocuklarında daha sık görülmektedir. Sigarada nikotin dışında karbon monoksit, siyanid, anilin, metanol, hidrojen sülfit, arsenik, kurşun ve kadmiyum gibi birçok toksin bulunduğu için potansiyel olarak bebekte enomalilere neden olabileceği düşünülmektedir. Sigaranın içerisinde 3000’nin üzerinde toksin bulunmaktadır. Şimdi bu riskleri biraz daha istatistiksel bilgilerle ortaya koymak istiyorum.Düşük doğum ağırlığı nedenlerinin % 20-30’nun annenin sigara kullanımına bağlı olduğu düşünülmektedir. Genel olarak sigara kullanan annelerin bebekleri 200-250 gram daha düşük ağırlıkta ve 1 cm daha kısa doğmaktadır. Ayrıca doğum kilosu düşük olan bebeklerin kronik bir hastalığa yakalanma ve doğumdan sonraki ilk 1 ay içerisinde ölüm riski 40 kat artmaktadır. Doğum ağırlığındaki düşüş ile içilen sigara sayısı arasında direk bir bağlantı bulunmaktadır. Yani çok yaygın bir inanış olan 5 sigaranı zararı yoktur düşüncesi tamamen yanlış olup, sigaranın zararlı etkileri ilk sigara ile birlikte başlamaktadır. Gebeliğin ilk 16 haftasında sigarayı bırakan anne bebeklerinde doğum ağırlığı normal olmaktadır.Sigara içen gebelerde düşük ve erken doğum olasılığı 2 kat artmakta ve doğumdan sonraki ilk 1 yıl içerisinde ölüm riski artmaktadır. Doğumdan sonra 2-5. aylar arasında “ani bebek ölümü” en önemli bebek ölüm nedeni olup, sigara içen annelerin bebeklerinde bu risk içilen sigara sayısına bağlı olarak 2-6 kat artmaktadır.
Gebelik sırasında sigara bırakıldığı zaman doğum sonrası bebek ölümlerinde %10 ve gebeliğin son dönemleri ile doğum sonrası erken dönemde bebek kaybı riskinin ise %12 düzeyinde azalacağı tahmin edilmektedir. Gebelikte sigara kullanımın bir diğer önemi de bebeğin sinir sistemi gelişimi üzerindeki olumsuz etkileridir. Yapılan çalışmalarda doğum öncesi sigaraya maruz kalan bebeklerde hiperaktivite, dikkat eksikliği, heceleme ve okuma zorluklarınındaha sık olduğu görülmüştür. Yine bazı çalışmalarda bu bebeklerde entellektüel gelişimde yetersizlik ve bazı davaranış bozukluklarının daha sık olduğu gösterilmiştir. Bunun sonucunda dikkat eksikliği, okuma ve matematik problemlerinin öğrenilmesi ortalama olarak 4-5 ay daha geç olmaktadır. Sigara içerisindeki karbonmonoksitin beyin proteinleri, DNA, noradrenalin ve seratonin konsantrasyonlarını azaltması, dopamin dolaşımını değiştirmesi ve nikotinin beyin oksijenlenmesini azaltmasının yukarıda sözettiğimiz etkilerden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Son zamanlarda yapılan bir çalışmada ise sigaraya maruz kalan bebeklerin daha hiperaktif olduğu, stressle başa çıkmada daha çok sorun yaşadıkları, daha az uyudukları, daha sık soludukları, beslenme sorunlarının daha sık olduğu, daha çok terledikleri ve daha sık ateşlendikleri gösterilmiştir. Sonuç olarak gebelikte sigaranın bebek üzerinde doğum öncesi ve sonrası dönemde çok önemli yan etkileri bulunmaktadır. Genel olarak sağlık üzerindeki olumsuz etkileride gözönünde bulundurulduğunda sigara bırakmanın önemi açıkça görülmektedir. Burada direk olarak değinmemekle birlikte sadece aktif değil, pasif içicilikte aynı olumsuz etkilere yol açmaktadır. Gebelikte Sigara Bırakmanın YollarıGebelik dönemi kadınların sigarayı bırakma konusunda en motive olduğu dönemdir. Ancak buna rağmen birçok kadın sigara bırakma konusunda başarısız olmakta veya hiç bırakma girişiminde bulunmamaktadır. Burada hekime de çok önemli görevler düşmektedir. Öncellikle sigaranın bebek üzerindeki olumsuz etkileri hastaya detaylı bir şekilde anlatılmalı, hastaya sigarayı bırakma yolları konusunda bilgi verilmeli ve gerekirse bir psikiyatrist veya psikolog ile konsulte edilmelidir. Birçok hasta gebelikte 5 sigaranın hiçbir zararı omadığını düşünmekte ve yine birçoğu bu bilgiyi direk olarak bir hekimden aldığını belirtmektedir. Bu kesinlikle doğru olmayıp, daha önce de belirttiğim gibi sigaranın olumsuz etkileri ilk sigara ile birlikte başlamaktadır. Sigara bırakma yolları benim direk olarak alanıma girmediği için sadece başlıklar şeklinde verceğim:1. Sigara bırakmanın motive edilmesi: Bunun için hastaya sigrayı bırakmanın önemi ve sigaranın riskleri anlatılmalı, sigaranın bırakılması ile elde edeceği ekonomik kazançlar anlatılmalı ve gerekirse hasta belirli aralıklarla kliniğe çağrılmalıdır.2. İlaçlar: Bupropion SR (Zyban): Uzun dönemde sigara bırakma oranını 2 kat artırmaktadır. Tek başına veya nikotin replasman tedavisi (yapıştırma, sakız, sprey gibi) ile birlikte kullanılabilir.3. Nikotin Replasman Tedavisi: Bunun için yapıştırma, sakız, solunum yolu veya burun spreyi şeklinde alınabilir. Nikotin yapıştırma bantları sigarayı bırakma oranını 2 kat artırmaktadır. Yine yapılan çalışmalarda nikotin sakızlarının sigarayı bırakma oranını %30-80 artırdığı gösterilmiştir. Burun spreyinin en önemli avantajı ise sigarayı bırakmaya belirtileri hızlı bir şekilde hafifletmesi ve kilo alımının daha geç görülmesidir. Yani kilo alımını önlememekte, ancak daha geç ortaya çıkmaktadır. 4. Diğer tedaviler: Daha az kullanılmakla birlikte Klonidin ve Nortriptilin gibi ilaçlarda sigarayı bırakmak için kullanılmaktadır.5. Bilişsel-Davranışçı Tedaviler: Öncellikle sigara isteği uyandıran durumlarda sigara içilmemesi sağlanmalıdır. İçilen sigara sayısı tek tek kaydedilmeli ve sigaranın zararları her defasında hastaya anımsatılmalıdır. Sigara içilmesini teşvik eden nedenler ve çevresel etkenmeler mümkün olduğunca azaltılmalı ve hastanın sigara içmediği dönemdeki psikolojik etkilerini nasıl azaltabileceği konusunda bilgi verilmelidir. Sigara bırakma konusunda bir gün belirlenmeli ve bir eksersiz programına başlanmalıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)